7 Mayıs 2010 Cuma

Hayatın ağırlığı


Duruşları dikti genellikle, onurlu. Fakat panikledikleri zamanlar olurdu arada sırada; çığlık attıkları ya da çığlık atmak isteyip atamadıkları; seğirdikleri ve inledikleri ve başlarını örttükleri ve İsa Aşkına dedikleri ve yerde yuvarlandıkları ve körlemesine ateş ettikleri ve sindikleri ve hıçkırdıkları ve gürültünün kesilmesi için yalvardıkları ve sapıttıkları; ölmemeyi umarak kendilerine ve Tanrı’ya ve annelerine ve babalarına tuhaf vaatlerde bulundukları zamanlar. Farklı farklı biçimlerde de olsa, hepsinin başına gelirdi. Daha sonra, ateş kesildiğinde, gözlerini kırpıp başlarını usulca kaldırırlardı. Bedenlerini yoklarlar, utanç hissederler ve bunu hemen gizlerlerdi. Kendilerini ayağa kalkmaya zorlarlardı. Ağırlaştırılmış çekimde, kare kare, dünya eski mantığına bürünürdü - mutlak sessizlik, ardından rüzgâr, ardından güneş, ardından sesler.

Hayatta olmanın ağırlığı.


(Taşıdıkları Şeyler, Tim O'Brien; çeviren: Avi Pardo.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder