28 Temmuz 2016 Perşembe

Bilmemek


Yüzünü güneye dönerek ışıkları, köprüleri, körfezi Pasifik’ten ayıran çıplak, siyah tepeleri görebileceği şekilde oturdu. Birkaç milyon yıl önce tüm bunların sualtında olduğunu söylemişti biri ona. Tüm bu dağlık burunlar ve adalar eskiden o kadar derindeydi ki okyanus tabanındaki sırtlar olarak tanımlanabilirlerdi ancak. Gümüşî körfezin öte tarafında bir çift kuş gördü, balıkçıl ya da akbalıkçıllar, alçaktan uçarak kuzeye doğru gidiyorlardı. Mae bir süre oturup aklını başıboş bıraktı. Hemen altındaki oyukta bir ihtimal yaşayan tilkileri geçirdi aklından, sahilde taşların altında bir ihtimal saklanan yengeçleri, yukarıdan bir ihtimal geçen arabalardaki insanları, limana yanaşan ya da görülebilecek her şeyi görmüş, iç çeken yolcularıyla limandan ayrılan şilep ve tankerlerdeki erkekleri ve kadınları. Etrafını saran derin sularda belli bir amaçla dolaşarak ya da amaçsızca sürüklenerek yaşama olasılığı bulunan her şeyi bir bir tahmin etti ama hiçbirini uzun uzadıya düşünmedi. Etrafında mümkün olan milyon tane çeşitlemenin bilincindeyken çok bir şey bilmediği, asla da bilemeyeceği düşüncesiyle avunmak yeterliydi.

(Çember, Dave Eggers; çeviri: Handan Balkara. Görselde, Anish Kapoor'a ait bir iş yer alıyor, adını maalesef bilmiyorum, kayıtlarım karışmış, ama fotoğrafı ben çektim. Bu hafta çeşitli mecralarda daha evvel yayımlanmış birtakım yazılarımdan kesitler paylaştım, nasılsınız bilmiyorum ama ben, kitapların yardımı ve vasıtasıyla kendime gelmeye çalışıyorum, sizlere de aynını öneririm, işe yarıyor... Bibliyoterapi!)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder