18 Ekim 2012 Perşembe

Ödül!



Geçen hafta bugün, ben uzak diyarlarda koştururken, İsveç Akademisi Nobel Edebiyat Ödülü'nün Çinli yazar Mo Yan'a verildiğini açıkladı. Ladbrokes bahislerinin ışıklarının William Trevor'dan yana olduğunu yazmıştık, ancak son bir ayda oranları yükselenler arasında Mo Yan da vardı, belirtmiştik. Edebiyat konusunda Ladbrokes'u kılavuz bellemek kadar anlamsız bir şey yok sanıyorum, ancak odak gizemli İsveç Akademisi ve Nobel Edebiyat Ödülü olunca zar atmak çok da akıl dışı sayılmaz. Mo Yan, yurtdışında Orhan Pamuk, Salman Rushdie, Philip Roth gibi büyük yazarları da temsil eden Wylie Ajansı tarafından temsil ediliyor; Yan'ın eserlerinin Can Yayınları'nca basılacağı da geçen hafta duyuruldu.
Mesele ilginç, nereden başlasam bilemiyorum. Mo Yan'ın gerçek ismi Guan Moye, ancak kitaplarını Çince 'Konuşma!' anlamına gelen Mo Yan mahlasıyla yazıyor. Çin'in durumu malum; Yan da sansürden nasibini almış bir yazar, o açıdan mahlası anlamlı. Öte yandan Çin cephesinde ödülün yarattığı kakafoni büyük - daha evvel (2000) Nobel Edebiyat Ödülü alan Gao Xingjian politik baskılar sonucu Fransa'ya sığındığı için Çin tarafından reddediliyor ve dolayısıyla Mo Yan'ın zaferi Çin için bir ilk olarak kutlanıyor. Frankfurter Allgemeine'nin haberine göre Çinli sanatçı/aktivist Ai Weiwei, Mo Yan'ın ödülü almasına ateş püskürmüş ve kendisini hükümet yandaşı olmakla, muhaliflere yeterli destek vermemekle suçlamış, Kuzey Avrupa'dan Herta Müller ise, "Favorim kesinlikle o değildi," diyerek Yan'ın yandaşlarından olmadığını belirtmiş. Mo Yan'ın ödülü almasına sevinenler de azımsanacak gibi değil; örneğin Publishers Weekly, Yan hakkında şöyle diyor: "Çin'in bir Kafka'sı varsa, o kişi Mo Yan olabilir."
Nobel komitesi, Yan'ın 'halüsinasyonsu gerçekçiliğinin' altını çizerek takdim etmiş ödülü - ben, kendi adıma kitapları merakla bekliyor, halüsinasyonsu bir gerçeklik özlemi çektiğimi açık seçik beyan ediyorum.
Yan'ın İngilizceye çevrilen kitapları için buraya, sinemaya uyarlanan romanı Kızıl Sorgum hakkında bilgi içinse buraya buyrun.

(Görsel: Telegraph.)

3 yorum:

  1. Hah, bekliyordum Can Yayınları'nın basmasını. Nobel almadan önce niye hiç suratına bakmadılar acaba? Tamam, elbette basacaklar kitapları ama ödülün bir "hedef kitle" yarattığının pekala farkındalar ve bunu da gayet bilinçli kullanıyorlar. Eserlere "kitsch" muamelesi yapılmasından hoşlanmıyorum. Neyse... Sevgili Siren Yayınları, siz de yayıncısınız, lütfen olmayın böyle. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Metinlerin kendilerine odaklanıyoruz ancak insafsız olmayalım bence, yayıncılık, hele çeviri edebiyat alanında yayıncılık her anlamda özveri gerektiren, zorlu bir iş, unutmamak gerek. Ödüllerin kitapların görünürlüğünü artırmadaki katkıları büyük, dolayısıyla bir yazarın ödül alması okurun olduğu kadar yayıncının da ilgisini çekebilir, bunda da bir mahzur yok. Hillary Mantel Booker Ödülü'nü ikinci defa aldığı için şimdilerde kıyamet kopuyor örneğin, aday olan diğer yazarlardan biri öne çıkabilecekken ödülün ikinci defa -zaten tanınan- aynı yazara gitmesi eleştiriliyor - eleştiride sınır yok. Ancak temelde mühim olan bizlerin iyi kitaplara ulaşabilmesi, yeni yazarlarla tanışabilmesi değil mi?

    YanıtlaSil
  3. Elbette yeni yazarlara ulaşabilmek, okuyabilmek güzel. (Bu arada David Foster Wallace'ın daha çok eserini bekliyoruz, ismi geçsin diye bekliyorum epeydir ama yok geçmedi, fırsat bulmuşken dile getireyim.) Demem o ki, neden Çin'de bu kadar iyi bir yazar varken (kıstasım Nobel) yayınevleri bu kadar uzak kalıyor, bihaber oluyor anlamıyorum? Piyasada sürekli dönen kitaplar belli. Her yayınevinde ayrı ayrı basılan aynı kitaplar mevcut. Bu aralar Zweig popüler sanırım. Telif hakları yüzünden mi nedir, bilemedim. Neyse, yayınevlerinden aslında biraz daha spesifik isimlere ulaşmasını bekliyorum ben. Atıyorum, Murakami'den başka Japon yazar yok mu? Var, nobel alan, Can'dan çıkanlar. Japon edebiyatı günümüzde ne alemde? Ya da Ruslar? Dostoyevski'de Tolstoy'da sıkışıp kaldık. Hadi, yerli edebiyatı az çok takip edebiliyoruz. Ama çeviri konusunda yayıncıların dünya görüşleri çok kısıtlı. Etrafta çok yayınevi var. Ama iyi bir şey yapmaya çalışan çok az. Gerçekten, bana öyle geliyor. Ya da dışarıdan ahkam kesiyorum. Bilmiyorum.

    YanıtlaSil