Yazı yazdığım en güzel yer MacDowell'dı (ABD.) Oradayken yaşadığım stüdyonun çevresinde karlarla kaplı bir orman vardı ve pencereden dışarı baktığımda çoğu zaman etrafta dolaşan geyikler görürdüm. Orada olduğum sırada bir dostum beni ziyarete geldi. Birlikte bir bira içtikten sonra şunu sordu: "Etrafın güzelliklerle çevrili ama bilgisayarının konumundan yazarken tuvalete baktığını görüyorum. Neden?"
Cevabı çok basit. Yazarken çevremi yazdığım öykünün manzarası kuşatır. Ancak yazmayı bitirdikten sonra önümdeki manzaramın tadını çıkarabilirim. Keret aile geleneğinde yazı yazma yerleri evin cazip olmayan köşeleri olagelmiştir, insanın ancak meşgulse bulunmaya katlanacağı noktalar. Şu anda masam salon ile mutfak arasında, metal aksamlı, küçük bir yazı masası. Yazmayı bıraktığımda karşımda koca bir ağaç görüyorum, İsrail'in en önemli çocuk şairlerinden biri tarafından altmış yıl önce dikilmiş sözde oraya, bir de oğlumun önceki gün balkonda bıraktığı mutlu kargaşa var karşımda. Sadece bir anlığına fark ediyorum bunları ama, çoğunlukla gördüğüm şey kendi öykülerim oluyor ve onlar balkonumuzdan çok daha karışık.
(Etgar Keret, Paris Review söyleşisi. Keret ile yapılmış en kapsamlı söyleşi için sizi buraya alalım, biraz eski ama müthiş sorular, müthiş cevaplar... Görselde, Beyoğlu Sahaf Festivali'nden bir kare, festival 14 Ekim'de sona erecek.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder