Depresif kişi korkunç ve sonu gelmez bir duygusal acı çekiyordu ve bu acıyı paylaşmanın ya da dile getirmenin olanaksızlığı acının bir bileşeni, temel dehşetine katkıda bulunan bir etkendi. Bu yüzden, çevresindekilere duygusal acıyı anlatmakta ya da aşırılığını ifade etmekte çaresiz kalan depresif kişi, bunun yerine geçmiş ve geçmekte olan, bir şekilde acıyla, acının etiyolojisi ve sebebiyle bağlantılı olan durumları anlatıyor ve en azından başkalarına acının bağlamı, onun -bir bakıma- şekli ve dokusu hakkında bir şeyler ifade edebilmeyi umuyordu. Sözgelimi, o çocukken boşanmış olan anne babası, oynadıkları hastalıklı oyunlarda bir piyon gibi kullanmışlardı kadını. Depresif kişi çocukken ortodonti tedavisine ihtiyaç duymuştu ve anne de baba da -boşanma anlaşmasının maddi hükümlerindeki belirsizlikler açısından biraz da haklı olarak, diye belirtirdi depresif kişi ne zaman anne babasının ortodonti masrafları konusundaki acı verici çekişmesinden bahsetmeye başlasa- parayı ötekinin vermesi gerektiğini söylemişti. Ebeveynlerinin her birinin diğerinin küçük hesapları ve parayı ödemeyi bencilce reddetmesi karşısında duyduğu kin yüklü öfke kıza da yansımış, her ikisinden de diğerinin ne kadar sevgisiz ve bencil olduğunu tekrar tekrar dinlemek zorunda kalmıştı. İki tarafın da durumu iyiydi ve her ikisi de depresif kişiye ayrı ayrı kendisinin -iş o raddeye gelirse elbette- ihtiyaç duyulan ortodonti tedavisinin bütün masraflarını, hatta daha fazlasını ödemeye hazır olduğunu, ama konunun, temelde, bir para ya da diş tedavisi konusu değil “ilke” konusu olduğunu söylemişti. Depresif kişi ileri yaşlarında ne zaman güvendiği bir dostuna ortodonti masraflarıyla ilgili mücadelenin
yaşandığı koşulları ve o mücadeleden kendisine miras olarak kalan duygusal acıyı anlatmaya başlasa, annenin de babanın da, aslında, olayı öyle (yani bir “ilke” konusu olarak) görmüş olabileceğini, ama ne yazık ki birbirleri karşısında puan kazanmanın kızın maksillofasiyal sağlığından daha önemli olduğu gibi bir duygusal mesaj alınca hissedeceklerini ya da kızlarının ihtiyacını dikkate almadıklarını ve bu yüzden de, bunu, eğer belli bir perspektiften bakılacak olursa, bir tür ebeveyn ihmaline ya da terk edilişe, hatta doğrudan istismara -burada depresif kişi neredeyse her seferinde terapistinin de bu değerlendirmeye katıldığını söylerdi- kadının ileri yaşlarında her gün çektiği ve umutsuzca kendini içine düşmüş hissettiği o dipsiz, kronik çaresizlikle açık bir şekilde bağlantılı olan bir istismara yol açan bir “ilke” olarak görmediklerini belirtmeyi ihmal etmezdi. Bu, örneklerden biriydi sadece. Depresif kişi ona destek olan arkadaşlarına geçmişteki bu tür acı ve zarar verici olayları telefonda ne zaman anlatmaya kalksa ortalama dört kere aralıklı olarak özür diler, ayrıca konuşmaya kronik depresyonun dayanılmaz acısını dile getiremediğini -büyük olasılıkla, diye belirtmeye özen gösterirdi- ve karşısındakini sıkan ve uzaklaştıran türden insanlardan biri gibi görünmesine yol açan hikayeler anlatmak zorunda kalmasının ne kadar acı verici ve korkunç olduğunu söylemeye çalışarak başlardı.
Bezdirici, kendine karşı acımayla dolu veya narsist bir şekilde “acı dolu çocukluklarını” ve “acı dolu hayatlarını” saplantı haline getirmiş, kendi sıkıntılarıyla debelenen ve onlara destek verip yakınlık göstermeye çalışan arkadaşlarına bütün bunları yorucu biçimde uzun uzadıya anlatmakta ısrar eden insanlar gibi.
(David Foster Wallace, İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler. Çeviren: Sabri Gürses. Görsel, Gillian Wearing'in kült çalışmasından.)
Psikoloji konulu kitaplara bayılıyorum. Bu kitabı bir okumayı deneyim. teşekkürler...
YanıtlaSil