"Sen kimsin?" diye sordu Tırtıl.
İnsana konuşmayı sürdürme isteği veren bir başlangıç tümcesi sayılmazdı bu.
Alice utana sıkıla, "Şey, ben, ben de şu anda pek bilmiyorum efendim," dedi. "Bu sabah yataktan kalktığımda kim olduğumu biliyordum ama, o zamandan bu yana o kadar çok değiştim ki."
"O da ne demek?" dedi Tırtıl sertçe. "Söylediğini açıkla bakalım!"
"Açıklayamayacağım efendim," dedi Alice. "Ben kendim değilim ki kendi dediğimi açıklayabileyim, anlıyorsunuz ya!"
Dave Eggers, Müthiş Dâhiden Hazin Bir Eser'de iddialı bir laf ediyor ve kendine dair takıntı geliştirmemiş kimselerin ilginç olmadıklarını savunuyor. Anlatı ve formda doğru kabul edilen her şeyi ters yüz etme kaygısıyla kurguladığı öyküde Eggers'ın ne denli ciddi olduğunu kestirmek okura kalmış elbette. Kitabına upuzun bir girizgahla çeşitli okuma önerileri ekleyen, dahil edilmemiş diyalogları okur henüz öyküye başlamadan karşısına seren ve hop, işte bir tel zımba resmi derken birdenbire kişisel hayatının trajedilerini müthiş bir oyunculuk ve alaycılıkla sayfalara döken bir yazardan söz ediyoruz sonuçta.
Ancak Eggers'ın parmak bastığı ve kitabın tümünde konu ettiği gerçeklik oldukça düşündürücü: masumane ifade edilmiş biçimiyle kendine takıntılı olma hadisesi, yani çağın yeni hastalığı solipsizm. Ben var olduğum sürece benim için varsın dünya, ötesinde yalansın dünya hadisesi. Eggers'ın ana karakteri kendine dair takıntılarıyla beslenen, mükemmel bir tekbencilik karikatürü sunuyor bizlere. Gıdasından öylesine memnun ki, tüm dünyanın da onunla beslenmesini elzem görüyor. Zaman zaman itici de olsa okura kendi aksini görebileceği bir ayna tutuyor Eggers. Anahtar sözcük: Ben.
Bir sene sona erer, yıllık kişisel özetler yapılıp yeni seneye dair plan ve projeler pek tabii ki "ben" odaklı olarak şekillenirken Eggers'ın aynasından kopup Wallace'ın sularına bir göz atmakta fayda var yine de. Çağdaş insanın en önemli savaşının zihnine ve kendi kendini mutlak merkezinde gördüğü dünya algısına karşı olduğunu savunan bu büyük yazarın sözlerini anımsamak, "ben"in kıskaçlarından biraz olsun kurtulmak gerekli. İki farklı yazarın benzer konuları ele alma biçimleri arasındaki uçurum ise üzerinde kafa yorulması gereken apayrı bir mevzu.
"Dur bakayım: Bu sabah uyandığımda aynı mıydım? Bir değişiklik duymuştum gibi geliyor. Ama aynı değilsem, değişmişsem, yeni bir soru çıkıyor ortaya: Ben kimim o zaman? İşte asıl bilmece bu!"
(Alıntılar: Alice Harikalar Ülkesinde, Lewis Carroll. Çeviri: Tomris Uyar, Can Yayınları 1992)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder