7 Mart 2013 Perşembe

Tanrı




Bu öykü geç gelen yolculara asla kapı açmayan bir otobüs şoförüne dair. Kimseye. Ne otobüsün yanında koşup ona yalvaran bakışlarla bakan ezik lise öğrencilerine, ne kapıya aslında zamanında gelmiş de bütün suç şoförünmüş gibi vuran sinirli tiplere, ne de onu ellerindeki alışveriş torbalarını sallayarak durdurmaya çalışan yaşlı ve titrek kadınlara. Kötülüğünden değil, çünkü kötülüğün zerresi yoktu bu otobüs şoförünün ruhunda; ideoloji meselesiydi sadece. Bu şoförün ideolojisine göre, geç gelmiş yolcuya kapıyı açmak otuz saniyenin altında bir zaman alsa ve kapıyı açmamak yolcunun hayatından on beş dakika kaybetmesi anlamına gelse bile, kapıyı açmamak toplumun yararınaydı; çünkü o otuz saniye otobüsteki her yolcu tarafından kaybedilmiş olacaktı. Otobüste durağa zamanında gelmiş altmış kadar suçsuz yolcu bulunduğunu varsayarsak hep birlikte yarım saat kaybedecekleri kolaylıkla hesaplanabilirdi, on beş dakikanın iki katı. Geç kalanlara kapıyı açmamayı bu yüzden ilke edinmişti. 

(Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü, Etgar Keret. Çeviren: Avi Pardo. Hayatın anlamını sorgulamak isterseniz Taksim metrosundan Şişhane'ye aktarma yapacak yolcuların bir saniye olsun beklemeyen trene doğru çılgınca koşmalarını izleyin, varoluş sancılarına ilaç gibi geliyor. İdeoloji meselesi! Görsel, bir ihtimal Banksy, Wikipedia Commons'dan geliyor, orası kesin.) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder