29 Kasım 2010 Pazartesi

Tilkiler!

Bir yılın sonuna yaklaşırken, durup soluklanma ve haftalık, aylık, yıllık, artık hangisi lazımsa o şekil bir özet yapma vakti. Yeni kitaplar da yolda, onları duyurma zamanı geldi sanıyorum.

Bu sayfalarda Etgar Keret'ten çok bahsettik, Keret de basında epey yer aldı. Keret ile ilgili bir küçük sürprizimiz daha olacak, ilerki günlerde yine bu sayfalardan takip edebileceksiniz. Basında Keret'e dair ne olup bittiğini anında görmek için twitter sayfamızdaki güncellemeleri kaçırmayın.


Dave Eggers'dan ve Ne Nedir'den de epey bahsettik bu sayfalarda; yılın ilk aylarında Eggers'ın bu defa bambaşka bir projesi olan Vahşi Şeyler'ini Begüm Güzel çevirisiyle raflarda bulacaksınız. Vahşi Şeyler, Maurice Sendak'ın Where The Wild Things Are adlı kültleşmiş ve anarşist ruhlu çocuk kitabından uyarlama bir roman, öyle ki Eggers ve Spike Jonze, daha sonra bu hikayeyi beyazperdeye de aktarıyorlar - hatta müzikleri The Yeah Yeah Yeahs'den Karen O ve The Kids üstleniyor, Arcade Fire'dan da bir parça dahil oluyor vs. Bunları burada anlatmıştık ancak uzun zaman oldu, aslında kitabın çok daha önce çıkması bekleniyordu ama... Şu kadarını söyleyeyim, bizler ne kadar sabırsızlanırsak sabırsızlanalım, hazırlık aşamasında bir kitabın başına gelebilecek talihsizlikler insan hayatında gelişen ani sapmalardan farksız aslında - bu ifadeye bakıp kaderci olduğumuzu zannederseniz yanılırsınız, aksine tercihlere fazlasıyla inanırız... Neyse, ne diyorduk, yeni Begüm Güzel çevirisi ve Dave Eggers'ın da çok beğendiği kapağıyla Vahşi Şeyler, her şeyden önce bir yazarın yaratıcı gücünün sınırsızlığına şahit olmak için ideal. Dave Eggers, tüm kitaplarında farklı şeyler deneyen ve bu anlamda kendini yeniden icat ederek kurgulayan bir yazar, Vahşi Şeyler de hem buna hem de varolan bir öyküden uzanılabilecek mecralara sağlam bir örnek aslında.

Jonathan Safran Foer'in yeni kitabı Şifre Ağacı'nı geçen hafta anlatmıştık, yakın zamanda Foer'in yine tüm dünyada büyük ilgi gören inceleme-araştırma kitabı Eating Animals'ı da okuyabileceksiniz. İsmi henüz Türkçeleştirilmemiş olan kitap, edebiyat alanında kabul görmüş ve büyük beğeni toplamış yazarın et endüstrisine dair gerçekleri, kendi özyaşam öyküsüyle harmanladığı benzersiz bir metin. Foer'in romanlarındaki neredeyse lirik oyunbazlığı alın ve yüzünüze tokat gibi vurduğu bazı olgularla yan yana koyun; klişeleşmiş ezber bozma ifadesini kullanmak istemiyorum ama bildiğiniz ve bildiğinizi sandığınız pek çok şeyi yeniden sorgulatan bir metin olduğunu söyleyebilirim. Kitabın Amerika ve Avrupa'da da müthiş ilgi gördüğünü söylemek gerek.

Çok yakında Joshua Ferris'ten Bilinmeyen ve Shirley Jackson'dan Tepedeki Ev raflarda olacak. Ferris Amerikan edebiyatının en yeni ve en parlak yazarlarından biri; Shirley Jackson ise Joyce Carol Oates'tan Stephen King'e uzanacak denli geniş bir yelpazede yer alan romancı ve öykücüleri etkilemiş, efsane bir figür. Jack Kerouac, David Foster Wallace, Henry Miller, John Brandon, Salvador Plascencia, Sam Lipsyte gibi yazarların yanı sıra yine bazı sürpriz isimlerimiz olacak önümüzdeki aylarda ama şimdilik geri sayım Ferris ve Jackson için başladı bile! Bilinmeyen'i ve Tepedeki Ev'i bekleyin. Bu arada, Joshua Ferris'in New Yorker'da yayımlanan 2008 tarihli öyküsü The Dinner Party ile Shirley Jackson edebiyat ödülüne aday gösterildiğini de söylemeden geçmeyelim.


Yazının görseli Morris Hirschfield'den geliyor - tilkiler gezintide ama kuyrukları birbirine değiyor! İyi haftalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder