1 Kasım 2010 Pazartesi

Balta

Tüyap Kitap Fuarı başladı! Sadece kitaplarımızla, Salon 2'de 207A'dayız, herkesi bekliyoruz.

…Yatak odası herhalde, dediğim bir diğer odaya girmiştim. Hayatımda gördüğüm en harika yatak buradaydı. Üç parçaydı çünkü. Bacakları köklerden, çıtaları kütüklerdendi ve dallardan örülü bir tavanı vardı. Ayrıca üzerine, bozuk paralar, rozetler ve üzerinde ROOSEVELT yazan bir düğme gibi binbir çeşit büyüleyici metal şey yapıştırılmıştı.

Bay Black arkamdan “Parktaki ağaçlardan biriydi!” diye bağırarak beni durduğum yerde zıplatmıştı. Ellerim titremeye başlamıştı. “Etrafta dolandığım için kızdınız mı?” demiştim ama beni duymamıştı anlaşılan, çünkü konuşmaya devam etmişti: “Göletin yanındaydı. Dallarından birine takılıp düşmüştü! Ona kur yaptığım zamanlardaydı! Düşmüş ve elini kesmişti! Küçük bir kesikti ama asla unutmadım! Çok, çok önceydi!” “Ama yaşamınızda dün gibi sanki, değil mi?” “Dün! Bugün! Beş dakika önce! Şimdi!” Gözlerini yere dikmişti. “Hep muhabirliğe biraz ara vermem için yakarırdı! Evde istiyordu beni!” Kafasını sallamıştı. “Ama benim de istediğim şeyler vardı!” Tekrar yere bakmış, ardından gözlerini bana çevirmişti. “Ne yaptınız peki?” “Evliliğimizin büyük kısmında ona önemsizmiş gibi davrandım! Sadece savaşlar bittiğinde eve döndüm ve onu her seferinde aylarca yalnız bıraktım! Habire savaş çıkıyordu!” “Uygar dünyanın son 3500 yılında sadece 230 yıl savaşılmadığını biliyor muydunuz?” “Hangi 230 yıldı, söyle inanayım!” “Hangi yıllardı bilmiyorum ama bu doğru, onu biliyorum.” “Peki, bahsettiğin uygar dünya neresi?”

Neden savaş muhabirliğini bıraktığını sormuştum. “Bir kişiyle bir yerde kalmak istediğimin farkına vardım!” “Yani tümüyle eve mi döndünüz?” “Onu savaşa tercih ettim! Ve geri döndüğümde, daha eve bile gitmeden yaptığım ilk iş parka gidip o ağacı kesmekti! Gece yarısıydı! Birileri beni engellemeye çalışır sandım ama kimse engellemedi! Parçaları eve getirdim! O ağaçtan bu yatağı yaptım! Beraber son yıllarımızı bu yatakta geçirdik! Keşke kendimi çok daha önce anlayabilseymişim!” “Son savaşınız hangisiydi?” “Son savaşım bu ağacı kesmekti!” Kimin kazandığını sormuştum, bence iyi bir soruydu çünkü bu sayede kazandığını söyleyebilecekti ve gurur duyacaktı. “Balta kazandı!” demişti.

“Hep öyle olur!"

(Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın, Jonathan Safran Foer. Çeviren: Algan Sezgintüredi.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder