Tüyap Kitap Fuarı devam ediyor. Salon 2, 207 A'dayız, herkesi bekliyoruz!
“Mark! Mark! Kapıyı aç! Orda olduğunu biliyorum oğlum! Orda olduğunu biliyorum!”
Annem. Epey oldu annemi görmeyeli. Kapıdan birkaç adım uzaktayım, bu kapının arkasında dar bir koridor, koridorun sonunda da bir başka kapı var. O kapının arkasında da annem.
“Mark! Lütfen oğlum, lütfen! Aç kapıyı annene! Aç kapıyı!”
Annem ağlıyor galiba. “Ka-ha-pı-yı” dedi sanki, hıçkırarak. Seviyorum annemi, çok seviyorum; ama tanımlayamayacağım, ona bunu söylememi zor, hatta nerdeyse imkânsız kılan bir biçimde. Ama yine de çok seviyorum onu. O kadar çok seviyorum ki benim gibi bir oğlu olmasın istiyorum. Benim yerime başka bir oğul bulabilsem ona keşke. Böyle bir dileğim var, çünkü değişimin benim için bir seçenek olduğunu sanmıyorum.
Kapıya gidemem. Mümkün değil. Onun yerine bir iğne daha çakmaya karar veriyorum. Acı merkezlerim zamanın geldiğini söylüyor.
Ne kadar çabuk.
Tanrım, hayat kolaylaşmıyor.
(Trainspotting, Irvine Welsh. Çeviren: Avi Pardo.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder