10 Temmuz 2013 Çarşamba

Uzaylı


(Saraçhane, Bozdoğan Kemeri üzerinde bir uzaylı, İstanbul'u gözetliyor. Şehrin sürprizleri, şansımıza, tükenmek bilmiyor. Bu küçük uzaylılar başka nereleri istila etmiş, merak ederseniz buyrun. Dünkü soruyu hatırlatalım bu arada yeniden; yorumlarınızı gün boyunca bekliyoruz.)

9 Temmuz 2013 Salı

Soru



Tesadüfen, daha doğrusu bir arkadaşımızın sayesinde haberimiz oldu: Bu yıl, 24 Mart tarihinde yapılan YGS'de, Bayan Jean Brodie'nin Baharı ile ilgili bir soru yer almış, soru aynen şöyle:

S. Bayan Jean Brodie’nin Baharı adlı romanın kahramanı Bayan Brodie, İskoçya’nın ıslak, puslu, eski ve soylu şehri Edinburg’ta bir kız okulunda öğretmendir. En güzel ve en verimli yıllarını, seçtiği bir grup kız öğrenciye adayarak onları hem dönemin hem de okuldaki diğer öğretmenlerin anlayışından farklı bir pedagojik anlayışla eğitmeye çalışmaktadır. Sınıfını sık sık bir ağacın altına götüren, burada ders işlediklerinin düşünülmesini sağlayacak şekilde kızların kitaplarını ellerinde tutmalarını isteyen, tarih anlatması gerekirken önceki yaz yaptığı Mısır gezisini anlatan, bazen nişanlısından bahseden, bazen de kentin yoksul semtlerini tanıtan, sanatsal etkinlikleri izlemelerini sağlayan geziler düzenleyen genç bir öğretmendir Bayan Brodie.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, sözü edilen öğretmenin bir özelliği olamaz?

A) Eğitimde kendine özgü yöntemler kullanan
B) Yaşamdaki kimi olguların anlatılarak değil görülüp yaşanarak öğrenileceğini düşünen
C) Yaşam gerçeklerinin farkında olan
D) Kendi yaşadığı olumsuzluklardan öğrencilerin ders çıkarmasını bekleyen
E) Öğretimin farklı ortamlarda sürdürülmesi gerektiğini düşünen

Göründüğü kadarıyla pasaj, Kitap Zamanı'nda Ali Demirhisar imzasıyla yayımlanmış bir tanıtım yazısından alınma. İtiraf etmem gerekiyor ki beş şıka indirgenmiş yanıtlar üzerinden doğru ve yanlışları seçmem gereken günler geride kaldığından 'doğru' cevabı bulmam biraz vakit aldı (şıp diye seçmedim şıkı, onu diyorum) - "Yaşam gerçeklerinin farkında olan" beyanının muğlaklığına ise hiç değinmeyeyim... Neyse, bu vesileyle bir egzersiz yapalım: Sizler sorunun cevabını, şıklara bağlı kalmaksızın, pasajdan yola çıkarak yorum kutusuna bırakın, biz de -doğru veya yanlış irdelemesine girmeden- tüm katılımcılar arasında küçük bir çekiliş gerçekleştirip üç takipçimize kitabı hediye edelim. Unutmayın, burası bir sınama mecrası değil; maksat diyalog olsun, ama yanıtlarınızın yine de soru ile, pasaj ile bir bağlantısı bulunsun. Bugün ve yarın boyunca yanıtlarınızı, savlarınızı, iddialarınızı,  öğretmen/öğrenci anekdotlarınızı, sınav isyanı temalı serzenişlerinizi, yani bu bağlamda tüm paylaşımlarınızı bekliyoruz.

Hadi!





8 Temmuz 2013 Pazartesi

Büyü


(Stencil, Asmalımescit civarı. "Sokaklar Bizimdir, Hesap Sorulmaz, On İkiden Sonra Büyü Bozulmaz." Balkabağı aşkına!)

5 Temmuz 2013 Cuma

N-n-n

Gezi'yle şiir dayanışması: Solidarity Park Poetry. 

Miranda July'dan yeni proje: We Think Alone. Gündelik hayatın tozu ve pası ile iştigal etmekten hoşlanan July, yine sıradanın şiirselliğinin peşinde gibi. July, bu proje kapsamında derlediği (birileri tarafından yazılmış, yollanmış, gönderilmiş mesajlar kutusunda yaşlanmış) e-postaları projeye kaydolanların adresine gönderiyor, okuyana da biraz röntgencilik, biraz merak biraz da şaşkınlık karışımı bir duygu içinde ekrana bakmak düşüyor. İlk toplu mesajın teması para idi ve ilk gönderimde Lena Dunham, Etgar Keret ve daha nicelerinin para konulu e-postaları bir araya gelmişti. Yirmi haftayı kapsayan proje, July'ın pek çok diğer işi gibi: ya sevecek ya da nefret edeceksiniz.

Pazar günü İstanbul'da olanların ilgisini çekebilir: Arslan Kaynardağ'ın kitap ağırlıklı koleksiyonu, 7 Temmuz'da müzayedeye çıkıyor.  Özellikle nadir ve imzalı kitaplara dikkat diyorum. Liste burada. 

... bu sabah işte öylesine dağınık haldeydim; alnımdan başka bir yerimin varlığını hissetmiyor, şimdiki durumumu yarı buçuk katlanılır bir durumun çok uzağında görüyordum. Bir ara, ölmeye dünden hazır, elimde dosyalar, koridorun taş döşemesi üzerinde kıvrılıp yatmayı diledim. *

Geçtiğimiz hafta Franz Kafka'nın doğumgünüydü, Google'ın kutlama mesajını görmüşsünüzdür. Burada Peter Mendelsund'un Kafka kapaklarından yola çıkan bir animasyon var, Mendelsund'un diğer kapaklarını ise burada inceleyebilirsiniz. Yukarıdaki (*) alıntı Kafkaesk Anorexia'dan; kitabın bilgileri için buraya

Notları kitap temalı bir dünya rekoru videosuyla kapatalım ve uyaralım: İzlerken başınız dönüyor!

İyi tatiller.



4 Temmuz 2013 Perşembe

Olanak


(...)
Kafka, boynu bükük gülümsedi.
"Güç gelen ve insanı yıpratan bu zaten! Yaşamda bir sürü olanak var, ama hepsinde  de insanın kendi varlığının o kaçınılmaz olanaksızlığı yansıyor."
Derken konuşması kramp tarzında kuru bir öksürükle kesildi, ama çarçabuk öksürüğün üstesinden geldi Kafka. 
Gülümseyerek birbirimize baktık.
"Gördünüz mü," dedim ben, "her şey düzelecek yine."
"Düzeldi bile," diye karşılık verdi Kafka, hafif bir sesle. "Her şeye evet demiş bulunuyorum. Böylece acı büyüye dönüşüyor; ölüm ise - ölüm tatlı yaşamın yalnızca bir parçasıdır, o kadar."

(Gustav Janouch, Kafka ile Söyleşiler. Çeviri: Kamuran Şipal, Cem Yayınevi. Görsel, Upper Playground'dan. )


3 Temmuz 2013 Çarşamba

Uğultu



Gazeteler gündeliğin dışında her şeyden bahsediyor. Gazeteler beni sıkıyor, bana hiçbir şey öğretmiyor: anlattıkları beni ilgilendirmiyor, ne beni sorguluyor ne de sorduğum sorulara ya da sormak istediklerime yanıt veriyor.

Gerçekten olup bitenler, yaşadıklarımız, ötesi, bütün geri kalan nerede? Her gün olup biteni ve her gün yineleneni, basmakalıbı, gündeliği, besbelliyi, ortaklaşa olanı, sıradanı, olağan-içini, arka plandaki uğultuyu nasıl açıklayacağız, onu nasıl sorgulayacak, tarif edeceğiz? 

(Georges Perec, Olağan-içi: Gündelik Hayatın Envanteri. Çeviri: Zeynep Bengü, Everest Yayınları. Görselde, Albert Schäfer'e ait bir iş: Le Monde - Dünya.)

2 Temmuz 2013 Salı

Gerçek?


Örneğin: Dört asker bir patikada ilerlemektedir. Onlara doğru bir el bombası atılır. İçlerinden biri bombanın üzerine atlar, fakat bomba çok güçlüdür ve herkes ölür. Fakat içlerinden biri ölmeden önce, "Ne bok yemeye yaptın ki bunu?" diye sorar ve bombanın üzerine atlayan, "Hayatımın hikayesi, birader," diye karşılık verir. Diğeri gülümsemeye başlar fakat ölmüştür.

Bu, hiç yaşanmamış gerçek bir hikaye.

(...)

Çok kez gerçek bir savaş hikayesine inanamazsınız. İnanıyorsanız, kuşkuyla yaklaşın. Güvenilirlik meselesidir. Genellikle çılgınca gelen şeyler gerçek, normal gelen şeyler gerçek değildir; çünkü normal şeyler gerçekten inanılmaz çılgınlıktaki şeylere inanmanızı sağlamak için gereklidir.

Bazen, gerçek bir savaş hikayesini anlatamazsın. 
Bazen, anlatılamaz.

(Tim O'Brien, Taşıdıkları Şeyler. Çeviri: Avi Pardo. O'Brien, geçtiğimiz hafta, savaşın dehşetini ve savaşı anlatmanın imkânsızlığına odaklanan eserleri ile Pritzker Askeri Kütüphanesi Ödülü'ne layık görüldü. O'Brien, bu ödüle layık görülen ilk kurmaca yazarı... Pritzker Ödülü, ABD'nin askeri geçmişine yönelik çalışmalar yürüten bir vakfın sponsorluğunda veriliyor ve ödülün meblağı emsallerine kıyasla oldukça büyük (yüz bin dolar); anlayacağınız bu, savaş karşıtı bir yazara, savaş karşıtı metinleri için verilen askeri bir ödül... Dünya tuhaf yer vesselam. Görsel: War Boutique'e ait.)