24 Şubat 2016 Çarşamba

İfade


Kışlar fırtınalı geçerdi. Ama mini etekler giyerdim o zamanlar, çünkü gençtim. Tanıdıklarıma mektuplar yazar ve yaptığım yürüyüşlerden, gri çoraplı bacaklarımdan, koca cepli kırmızı bir paltoya sarınmış bedenimden bahsederdim. Sanki sokakları arşınlayan gri bacakların ya da havanın edebi bir yanı varmış gibi o bacakları okşayan soğuk rüzgârları anlatır, buz gibi havayı insanın yüzüne batan kirli bir sakala benzetirdim. Çok uzun süre yalnız yaşadığınızda hâlâ hayatta olduğunuzu teyit etmenin tek yolu eylem ve nesneleri açık bir şekilde, anlaşılır bir sözdizimiyle ifade etmektir: bu yüz, yürüyen bu kemikler, bu ağız, yazı yazan bu el. 

Artık geceleri yazıyorum; sigara ve içki içmek ya da içeriyi havalandırmak çocukların uyumasıyla meşrulaştığında. Eskiden her an, canımın istediği her saatte yazardım çünkü bedenim bana aitti. O zamanlar bacaklarım uzun, güçlü ve inceydi. Onları göstermenin hiçbir mahzuru yoktu. 

İster birilerine, ister yazıya.

(Luiselli, Valeria. Kalabalıkta Yüzler. Çeviren: Seda Ersavcı.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder