20 Ağustos 2010 Cuma

Nane otları

Jonathan Safran Foer'in Her Şey Aydınlandı'sında, sonu hüsrana mahkum bir aşk hikayesinin başrol oyuncularından ve kitabın onlarca karakterinden biri olan Çingene Kız, aşık olduğu hercai adama ilişkilerinde kilit sayılabilecek bir anda okkalı bir soru yöneltir: "Nasıl dizersin kitaplarını?"

Burada da zaman zaman değiniyoruz, kitapların dijital formata aktarıldığı, belki de bildiğimiz formatlarıyla son demlerini yaşadıkları bir çağdayız artık; peki insanın kitapla, kütüphaneyle, kitap rafıyla kurduğu fetiş ilişkisine ne olacak, bundan bahseden yok henüz. Blog yazarınız olarak bilinçli hayatımın çoğunu toplu taşıma araçlarında insanların okudukları şeyleri görmeye çalışarak geçirdiğimi, biriyle yeni tanıştığım zaman en sağlam verilerimi kütüphanesine bakarak edindiğimi belirteyim, bu takıntıların dijital ortam sayesinde nasıl dönüşeceğini merakla beklemekteyim. Alberto Manguel, Geceleyin Kütüphane'de kitap dizme meselesine -sorunsal da denebilir- eğiliyor ve romancı Georges Perec'in sıraladığı metotları aktarıyor: alfabetik sıraya göre, kıta ya da ülkeye göre, rengine göre, satın alma tarihine göre, yayımlanma tarihine göre, biçimine göre, tarzına göre, edebi dönemine göre, diline göre, okuma önceliklerimize göre, ciltlerine göre, dizisine göre. Ancak Manguel'e göre Perec, kişinin kütüphanesini düzene sokmasının pek çok yolu olduğunu belirtse de, "hiçbiri kendi içinde tatminkar olmaz," diye eklemiş.(Geceleyin Kütüphane, Alberto Manguel. YKY, çeviren: Dilek Şendil.) Çingene kızı anmadan edemiyorum, aşk da böyle bir şey biraz, sonuçta kendi içinde tatminkar olmamaya mahkum olasılıkların toplamı... Metot arayışları bitmiyor ama bir türlü. Her neyse, serbest çağrışımlara fazla bulaşmadan, haftanın son gününde yaza yakışan birkaç dizeyle hoşça kalın diyelim ve kapanış Lale Müldür'den gelsin: "Şimdi kuzeyden gelen boş bir tekne, gözü alan sarartı, üzünç sevgilim ya da nane otları."

1 yorum:

  1. altından bir akşam
    ya da altından bir akşam diye simgelenecek bir sessizlikte
    adamın biri kitaplarını diziyor
    boş bekleyen raflara
    parşömeni deriyi kumaşı duyarak
    bir de alışkanlığın beklentisini
    ve sağlanmış düzenin getireceği doyumu
    stevenson ile öbür iskoç andre blanc
    her nasılsa sürdürecekler burada
    araya giren okyanuslar ve ölümle bölünmüş keyifli söyleşiyi
    alfonso rees de sevinecek elbet
    virgilius’un yakınında durmaktan
    bir kitaplık düzenlemek eleştiri sanatına girişmektir
    sessizce alçakgönüllülükle

    gözleri kör adam bir daha okuyamayacağını biliyor
    tuttuğu güzelim ciltleri
    onların yardımının dokunamayacağını da
    sonunda kendini aklayabilecek kitabı yazmasına
    ama bu akşam ola ki altındandır
    gülümsüyor garip yazgısına
    ve o özel mutluluğu duyuyor
    bildiklerimizden aldığımız ve sevdiklerimizden


    Jorge Luis Borges

    YanıtlaSil