Woody Allen'ın son filmi Whatever Works (Kim, Kiminle, Nerede) 15 Ocak tarihinden itibaren sinemalarda. Filmi festivalde izleme şansını yakalamış olanlar, Allen'ın Match Point gibi "karanlık" tabir edilebilecek son dönem filmlerinin ardından erken dönem naif hallerini çağrıştıran, bir anlamda kendisi ve dünyasıyla barış yapmış olduğunun sinyallerini veren bir film yapmış olduğunu yadsımayacaklardır. Karanlık tabiri bizlerin yakıştırması elbette, ancak Allen'ın son dönem filmlerinde insanlığın yüceltilmediği, bu büyük yönetmenin insana özgü zaafları mercek altına alarak bizlere sandığımız kadar erdemli varlıklar olmadığımızı hatırlatmasından bahsediyorum. Ayrıca New York'u da özlemiş olmalı ki uzun süren Avrupa macerasından sonra şehrine nihayet dönmüş. Whatever Works (Kim, Kiminle, Nerede) Hannah ve Kızkardeşleri'nden anımsayacağımız, kalbin ne kadar da esnek (!) bir kas olduğu düşüncesini yineler gibi... Filmden fazla tüyo vermeden, ustanın en son kitabı Sırf Anarşi'den tadımlıklarla bağlayalım sözü:
Kilo ve suçluluk sorununu çözmekte zorlanan filozofların imdadına, Descartes yetişti: Beden ve zihni birbirinden ayıran Descartes sayesinde, beden istediği gibi tıkınabilirken, zihin, “Bana ne? Bu ben değilim ki!” düşüncesiyle rahatsız olmuyordu... Öte yandan Spinoza çok ender yemek yerdi, çünkü Tanrı’nın her şeyde var olduğuna inanıyordu. Yumuşacık pişmiş bir kuzu pirzolasını gövdeye indirirken Bağışlayan ve Esirgeyen Rabbin üzerine hardal sürebiliyor olacağı düşüncesi karşısında iştahı kesiliyordu. - Böyle Tıkındı Zerdüşt, SIRF ANARŞİ
***
Comfort Tobias o salı günü Washburn’lerin evine girdiğinde, aile tatildeydi. (Yunan adaları turu yapan bir gemiye kaçak binmişlerdi ve ambardaki varillerde saklanıp üç hafta boyunca susuz ve gıdasız kaldıkları halde, her gece saat üçte güverteye çıkıp güverte hokeyi oynamışlardı.) Tobias, ampul değiştirmek için üst kata çıktı.
“Bayan Washburn, ampullerinin her salı ve cuma değiştirilmesini isterdi,” diye açıkladı. “Yeni ampullere bayılırdı. Çarşafları ise yılda bir değiştirirdik.”
Temizlikçi büyük yatak odasına girer girmez bir şeyin eksik olduğunu anladı. Sonra ne olduğunu gördü ve gözlerine inanamadı. Biri döşeğe yanaşmış ve üzerinde “Bu etiketi son tüketiciden başkasının çıkarması yasaktır,” yazan etiketi kesmişti. Tobias titredi. Dizlerinin bağı çözüldü ve midesi bulandı. İçinden bir ses çocukların odalarına da bakmasını söyledi. Evet, onların da döşeklerindeki etiketler kesilmişti. O anda duvarda kocaman bir gölgenin hareket ettiğini görünce kanı dondu, kalbi yerinden fırlayacak gibi oldu ve bağırmak istedi. Derken o gölgenin kendisine ait olduğunu fark etti, rejime girmeye karar verdi ve polisi aradı.
“Hiç böyle bir şey görmemiştim,” dedi Komiser Homer Pugh. “Wilton’s Creek kasabasında böyle şeyler olmaz. Gerçi adamın biri geceleri fırına girip pastaların içindeki kremayı emerek bitiriyordu ama üçüncü denemesinde çatılara keskin nişancılar yerleştirip etkisiz hale getirmeyi başardık.”
“Neden ama, neden?” diye ağlıyordu Washburn’lerin komşusu Bonnie Beale. “Ne olacak bu dünyanın hali? Son tüketici dışında biri döşeklerin etiketini neden keser, anlamıyorum!”
“Eskiden döşeklerimizi evde bırakıp çıkabilirdik,” dedi civardaki okulun öğretmeni Maude Figgins. “Ama artık ister alışverişe ister akşam yemeğine gideyim, döşeğimi mutlaka yanıma alıyorum.
”- Hukukun Üstünde, Somyanın Altında, SIRF ANARŞİ (Çeviren: Sıla Okur)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder