İstanbul sonunda kara teslim oldu. Jonathan Safran Foer'in Her Şey Aydınlandı'sının Şubat ayının ilk haftasında kitapçılarda olması için son teknik hazırlıkları tamamlamakta olduğumuz şu saatlerde Foer'in eski bir makalesi geldi aklımıza. Yazarın boş kağıt koleksiyonundan ve bu koleksiyonun zihninde nasıl pencereler açtığından bahsettiği makaleden bir kesit paylaşmak için bu karlı günün uygun olduğunu düşündük. Söylenmemiş sözlerin önemini bilenler için:
"Boş sayfa koleksiyonuma ilk romanımı (Her Şey Aydınlandı) bitirdikten kısa süre sonra başladım. Bir aile dostumuz Isaac Bashevis Singer'in (bkz.YKY) kimi eşyalarının arşivlenmesi çalışmalarında yardımcı oluyordu. Eşyaları arasında kullanılmamış bir deste kağıt varmış. (Hâliyle arşivde yer almalarının gerekmediği kararına varılmıştı.) Dostumuz destenin üstünde yer alan boş sayfayı bu büyük yazarın hayatından geriye kalanlardan bir yadigâr olarak bana gönderdi(...)
Sayfayı haftalarca geldiği zarfın içinde sakladım. Ara ara çıkarıp baktım, kimi zaman beni ziyarete gelen dostlarıma gösterdim. Önceleri sadece tuhaf bir şeydi boş sayfa benim için, fazlası değildi. Ama yanılmışım. Aramızda bir münasebet gelişti zamanla. Sık sık kendimi boş sayfayı düşünürken buluyor, onu zarfından çıkarıp inceliyor,uzun uzun bakma isteği duyuyordum. Sonunda boş sayfayı çerçeveletip salonumda duvara astım. Kendi önümdeki boş sayfalara bakmadığım zamanlarda sık sık Singer'in boş sayfasına bakar olmuştum. Bakacak çok şey vardı. Singer'ın yazmadığı ve asla yazmayacağı kelimelerin hayaletleri... Sayfa hem boş hem de sonsuzdu. Singer'ın yazmadığı tüm kelimeleri ve yazdığı her şeyi kapsıyordu... Aynı zamanda bir aynaydı da. Genç bir yazar olarak ilk kitabımın ardından yazıya devam etmeye çabalıyordum ve tüm heyecanıma rağmen öfke içinde önümde duran boş sayfaların farkına varıyordum. Yazar olmak istediğim için mi yazıyordum, yoksa yazar olduğumdan mı? Narcissus gibi boş sayfalara bakıyor, kendi suretimi arıyordum (...)"
Foer makalenin devamında boş sayfa koleksiyonunu genişlettiğinden; Joyce Carol Oates'tan David Foster Wallace'a, Sigmund Freud'dan Don DeLillo'ya, Victor Pelevin'den Zadie Smith'e uzanan bir yelpazede kimi yaşayan, kimi çoktan ölmüş figürlere ait boş sayfalar topladığından bahsediyor. Makalesini sonlandırırken dergideki boş sayfayı belirlediği bir adrese göndermelerini rica etmiş okurlarından. Bu noktada makalenin 10 milyona yakın tirajlı Playboy'da yayınlandığını söylemek gerek. Söylenmemiş sözler, yazılmamış kelimeler ve süregiden yaşamlar sayfalar çevrilirken... Sizin boş sayfalarınızda neler yazabilirdi?
Karın nazik örtüsü şehri kaplarken yazılmamış kelimeleri, söylenmemiş sözleri düşünmenin tam zamanı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder