5 Şubat 2015 Perşembe

Karanlık

Alan’ın evini düzenlemek üzere bir kadın çıkagelmişti. Bu işi yapan insanlar vardı; kendi başınıza kırk yıl uğraşsanız da beceremeyeceğiniz kadar düzgün bir hale sokuyorlardı evinizi. Dağınık varlığınızla yarattığınız karanlığı onlar aydınlatıyordu. Sonra da siz, satılana dek, evin farklı, daha güzel bir halini tecrübe ediyordunuz. Daha sarı oluyordu mesela. Çiçekler ve eskitilmiş masif masalar filan oluyordu. Sizin eşyalarınız depoya kaldırılıyordu. 

Kadının adı Renee’ydi; pamuk helva gibi kabarık, ufak bir atkuyruğu vardı. Çerçöpü azaltmakla başlayalım, demişti. Yirmi yıl içinde edindiği tüm eşyalara işaret etmiş, buradaki şeylerin yüzde doksanını kolilere doldurup ortadan kaldırmanız gerekecek, demişti. Her şeyi kolilemişti. Eşyayı ortadan kaldırmış, yok etmişti. Mobilyaları bırakmıştı bir tek, fakat ikinci defa uğradığında, şim-
di de mobilyaları değiştireceğiz, demişti. Satın almak mı istersin, kiralamak mı?

Mobilyalarını da kaldırmıştı. Salonda iki kanepe vardı, ikisini de elden çıkarmıştı. Birini Kit’in bir arkadaşına vermişti. Diğerini de çimlerini biçen Chuy’a. Renee birtakım sanat eserleri kiralamıştı. Suya sabuna dokunmayan soyut resimler, diyordu bunlara. Uysal renkler, müphem şekillerle dolu hiçbir şey anlatmayan tablolar odaların her birine asılmıştı. 

Bunlar dört ay önce olmuştu. O gün bu gündür o evde yaşamaya devam ediyor, emlakçılar evi göstermek istediğinde dışarı çıkıyordu. Bazen de evde kalıyordu. Kimi zaman ziyaretçiler evinde dolaşıp yorumlar yaparken kapısını kilitlediği çalışma odasında çıt çıkarmadan duruyordu. Tavanlar alçakmış, diyorlardı. Yatak odaları da pek küçük. Parkeler orijinal mi? Küf gibi bir koku var. Sahipleri ihtiyar mı? 

Potansiyel alıcıların gelip gidişini izliyordu zaman zaman. Çalışma odasının penceresinden uzun uzun onları gözetliyordu. 

Bir çift öyle uzun kalmıştı ki Alan’ın kahve fincanına işemesi gerekmişti. Ziyaretçilerden biri, uzun deri ceketli bir iş kadını, bahçe yolundan çıkmak üzereyken pencerede görmüştü onu. 

Kadın, emlakçıya, galiba az önce bir hayalet gördüm, demişti.

(Dave Eggers, Kral için Hologram. Çeviren: Defne Orhun.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder