20 Kasım 2014 Perşembe

Sonrası...

Geçen haftanın tamamını fuarda, her günün toplam üç buçuk saatini yolda geçirmiş olduğumdan halen kendime gelmiş değilim sevgili blog okuru. Fiziksel arazlar bir yana, kimi zihinsel illetlerden de mustaribim; kafamdaki uğultuyu henüz atamadım. Yine de, fuarın, hem okur hem de yayınevi çalışanları için bulunmaz bir fırsat olduğunu düşünüyorum; kitabevlerinde rastlayamayacağınız bir çerçevede, bir yayınevinin tüm icraatını inceleyebildiğiniz gibi, okurların neye yöneldiğini, nelerle ilgilendiğini de gözlemleme şansı buluyorsunuz. Kendi adıma, pek çok değerli meslektaşım ve müstesna okurla diyalog kurma olanağı bulduğumu ve birbirinden güzel kitaplara kavuştuğumu söyleyebilirim.

Fuarla ilgili pek çok eleştiri okudum bu sene; sanki olumsuz eleştirilerin sayısı artmış gibiydi. Bu, sektörel anlamda genel bir memnuniyetsizliğin tezahürü olabilir; ama ben, halihazırda, 'sahada' geçirdiğim dokuz günün ardından fuarın olumlu yanlarının ağır bastığını söyleyeyim.

En sık dillendirilen eleştiri, fuarın merkeze olan uzaklığı hususunda... Bilhassa Tepebaşı'ndaki fuarları anımsayanlar ve şehir içinde yaşayanlar, Taksim gibi kolay ulaşılabilen bir semt varken Beylikdüzü'ne gitmenin anlamsız olduğu konusunda hemfikir. Gidip gelmek, nerede yaşadığınıza ve zamanınızı nasıl değerlendireceğinize dair tercihlerinize göre size kalmış elbette; Tüyap'ın verilerine göre beş yüz bin ziyaretçi gelmiş fuara, okulların getirdiği çocukların sayısı düşülse dahi, oldukça yüksek bir sayı bu. Ta uzaklardan, Anadolu yakasından kalkıp gelenler olduğu gibi, Tekirdağ'dan ve ağırlıklı olarak Beylikdüzü civarından gelenlerin sayısı da azımsanacak gibi değildi. Tepebaşı'nı sevgiyle anımsayan biri olarak, Beylikdüzü ile kıyaslamayı çok da sağlıklı bulmuyorum; o dönemde, kitabevlerinin sayısı çok daha düşüktü, AVM kültürü ise henüz yerleşmemişti; tüm dinamiklerin farklı olduğu iki farklı düzlemi kıyaslamak ne denli anlamlı bilemiyorum. Şunu söylemek ise mümkün sanırım; merkezden Beylikdüzü'ne gitmek, önceki senelere kıyasla daha kolay. Ne kadar kolay olduğu nereden geldiğinize göre değişiyor elbette... Sonuçta, karar sizin.

Sık sık dile getirilen diğer eleştiri çocuk kitaplarıyla yetişkinlere yönelik kitapların birarada olmasının yarattığı ziyaretçi kaosuna dair... Kişisel görüşüm, çocuk kitaplarına ayrılacak bağımsız bir salonun buna çare olabileceği doğrultusunda; öte yandan, belli saatlerden kaçınırsanız çocukların şamatasıyla karşılaşmamanız pekala mümkün. Akşam saatleri yetişkinlerin dolaşması için gayet elverişli, belirtelim, üstelik kimi çocuk kitapları öylesine güzel ki yetişkinlerin de inceleme fırsatı bulamaması yazık olur. Mesela: Helena'nın Rüyaları, Benim Annem Bir Goril, Böcekler için İlkyardım Merkezi, Robot Balesi... (Liste uzar tabii, bunlar benim geçen hafta severek okuduklarım sadece.)

Bu yıl, fuarın genç katılımcılarının sayısı artmış gibi göründü bana, ki bu, umut verici bir şey haliyle. Geçen seneki fuarda (bana) en çok sorulan kitap Soğuk Kahve iken bu sene herkes Aynı Yıldızın Altında'nın peşindeydi, ya da bana kitabı nerede bulacaklarını soranlar bunlara yoğunlaşıyordu. İndirimler çok düşük diyenlere kulak asmayın, beş-altı büyük yayınevinin haricinde, websitelerindeki indirimlerle boy ölçüşebilecek fırsatlar mevcuttu. İndirimler ve kitaplarına hemen her yerde rahatça ulaşabileceğiniz büyük yayınevleri bir yana, kitabevlerinde rastlama fırsatı bulmanın görece güç olduğu, bağımsız ve küçük yayınevleri inanılmaz işler yapıyor ki fuara, sırf bu nedenle, bu insanların hazırladığı kitapları tanımak için dahi gitmeye değer bana sorarsanız.

Senelerce, senelerce evveldi; Tepebaşı'nda İyi Şeyler'in kitaplarıyla tanımıştım. Şimdi yine yüzyıllarca önceymiş gibi gelen zamanın birinde, Orhan Pamuk'un Yeni Hayat'ı çıkmış, salon bu yüzden izdihama uğramışken zeminin bunca insanı taşımayacağını düşünmüş, oradan asla çıkamayacağımı sanıp evhamlansam da elimde kitaplarım, zihnimde listemle dışarı adım atmayı başarmıştım... Aklımı içerde, inceleyemediğim kitaplarda bırakıp elimdekilerle caddeye uzanmıştım çoğu kez. Bugünün fuarları, eskiye dair zihnimizde saklı resimlerden epey farklı belki, ama görünüşe aldanmamak gerek, çünkü kitaplar, değişen manzaraya rağmen orada.

Hâlâ.

Hatırlatmak istedim.

(Not: Koltukname'nin fuar tüyoları için buraya buyrun. Fuardan fuara gördüğüm ve pazar gecesinin kargaşasında vedalaşma fırsatı bulamadığım tüm çalışanlar, eğer okuyorsanız bana bir mesaj yollayın da irtibatı yitirmeyelim. Son olarak: Bir kez daha, fuarı güzelleştiren tüm arkadaşlara, üşenmeyip gelen ya da gelemeyen kitap okurlarına ve hazırladıkları kitapları her şeye rağmen türlü mecrada okurlarıyla buluşturan, tanıdık/tanımadık tüm kahramanlara teşekkürlerimi sunarım.)


2 yorum:

  1. Güzel, alıştığımız kıvamda bir özet-yazı olmuş. Müptelası olduğum Siren'in yeni kitaplarına ulaşmak aklımı başından alırken, standınızdaki hoş sohbet ve hediyeler beni çok mutlu etti. Seneye tekrar görüşmek üzere...

    YanıtlaSil
  2. Blogu takip ettiğim için aslında Siren'in standını görmek istiyordum ama bende kitap fuarını Tepebaşı'nda bırakanlardanım. her sene aklımdan geçse de Beylikdüzü'ne hiç gitmedim.. ama bu yazı çok güzel olmuş, gitmiş kadar oldum.. elinize sağlık teşekkürler...

    YanıtlaSil