Etgar Keret'in şahanesi Nimrod Çıldırışları'nı bastığımızı duyurduk; öyleyse ekleyelim, yazarın yeni kitabı 'Kapı Birden Vuruldu' arayı fazla açmadan, ekim ayının ilk günlerinde raflarda olacak. Uzun zamandır yapmadık ama Keret şerefine bir çekiliş yapmanın vakti de gelmiştir diye düşünüyorum - Amerikalı yayıncısı FSG, yeni kitap yayımlanmadan evvel tüm Keret okurlarını yazardan ilhamla tasarladıkları şeyleri paylaşmaya çağırdı, yapılacak yarışmanın sonucunda da birinciye 500 USD'lik bir ödül vaat etti - Yarıştı, müsabakaydı bunlara bu kadar laf dokundurduktan sonra yarışma yapmak bize düşmez, ama bir çekiliş yapmamız, beş şanslı okura kitabı göndermemiz mümkün. Katı kurallar bizi bozar; öyleyse ne yapıyorsunuz, kayıtlı olmak kaydıyla bize yorum bırakıyorsunuz ve Keret öyküleri arasından hangisi size bir şeyler çağrıştırıyorsa biraz ondan bahsediyorsunuz. Muğlak mı? Öyle olduğundandır. Keret hakkında anlamlı paylaşımlarını bekliyorum diyelim öyleyse... Bilmem fark ettiniz mi, bir süredir blogda trafik yüksek ama yorum yok -kendi kendime yazıyor gibi hissediyorum- dolayısıyla Keret yorumlarınızı bekliyorum. Altını çizdiğiniz satırlar olur, size çağrıştırdıkları olur, kısacası her türlü Keret hareketli hamleye açığız. Random.org üzerinden yapılacak çekilişte gün içinde yorum bırakan beş takipçi kitabı kapısında bulacak, bunu da belirtelim. Hadi!
(Görsel: Yayoi Kusama.)
“Cennet’in hayatlarını iyilik yapmaya adamışların yeri olduğunu sanırdım, ama öyle değilmiş. Tanrı böyle bir karar vermeyecek kadar merhametli ve müşfik. Cennet dünyada gerçekten mutlu olamayanların yeri. Bana buraya kendini öldürerek gelenlerin hayatlarını tekrar yaşamaları için dünyaya geri gönderildiklerini söylediler, çünkü ilk seferinden hoşnut kalmamaları ikinci seferde uyum sağlayamayacakları anlamına gelmiyor. Ama gerçekten uyum sağlayamayanların sonunda geldikleri yer burası. Hepsi değişik yollardan gelmişler Cennet’e....”
YanıtlaSilÖhöm... Ben kendimi ağırdan satıyorum efendim.
YanıtlaSilSürekli yorum atmıyorum.
Nimrod'u aldım, ama okumaya fırsat bulamadım.
Haydar Karataş'ın romanını bırakamadım, enfes yazmış yine. Neyse.
Keret deyince hmmm...
Borular isimli öykü. Nedendir bilmem, pek severim.
"Algı sorunu" olan bir çocuğun demir fabrikasında yaptığı borular ve yuvarladığı misketlerle Cennet'e geçişinin öyküsü efendim.
Metafor mu? Bilemem. Ama son satırlar beni benden alır;
"Buraya Bermuda Şeytan Üçgeni'nin belli bir noktasında uçağa takla attırarak gelen pilotlar var. Mutfaklarındaki dolaplara girerek gelen ev kadınları var. Sırf içlerine girip buraya gelebilmek için uzayda topolojik bükülümler keşfeden matematikçiler var. Şayet orada çok mutsuzsanız ve birileri size ciddi bir algı sorununuz olduğunu söylüyorsa, buraya gelmek için kendi yolunuzu bulmak zorundasınız. Bulursanız lütfen bir deste iskambil kağıdı getirin, çünkü misketten gına geldi."
"Buzdolabının Üstündeki Kız" la sevmeye başladığım yazardır kendisi. Sabır hikâyesinin çok iyi olduğunu düşünürüm.
YanıtlaSil"Dünyanın en sabırlı adamı bankta gözleri yarı kapalı bir şekilde uyuyakaldı. Düşünde meteorlar fren yapan otobüslerin çıkardığı o hafif sesle yeryüzüne düşüyor, yanardağlar sapıkların çektikleri sifonların çıkardığı sesle patlıyor ve yıllardan beri sevdiği kız kuş cıvıltılarını andıran bir sesle onu terk ettiğini söylüyordu. Dört metre uzağında iki güvercin nedensiz yere birbirlerinin gözlerini gagalamaya çalışıyordu. Yemek bile değildi kavgalarının nedeni. "Tıraş olun" dedi adam uykusunda. "Sıcak suyla tıraş olun. İnsana huzur veriyor."
Etgar Keret okumaya Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü ile başladım, Buzdolabının Üstündeki Kız'a bayıldım; ama benim için en değerlisi imzalı Gazze Blues kitabı. Şimdi sıra Nimrod Çıldırışları'nda.
YanıtlaSilKeret'in öykülerini okurken hep şunu düşünmüşümdür: Bu fikirden bir roman çıkar. Belki de tadı damakta kalan bu öykülerin sıcaklığı ve güzelliği lafı fazla uzatmamasından kaynaklanıyordur.
Yukarıda da bahsedildiği gibi ben de "Borular" öyküsünü çok sevmişimdir, içimde bir gülme isteği ile başladığım bu kısacık öykünün sonunda hüzünlenmiştim. Yine "Ayakkabılar" öyküsü de aklımda kalan öykülerinden.
"Ev yemeği gibisi yoktur. İzahı güç, ama özel bir şey sözkonusudur, bir duygu. Miden bunun parası ödenmiş bir yemek olmadığını, sevgiyle pişirildiğini bilir sanki."
Yorumlar için teşekkürler; info@sirenyayinları.com'a bir mesaj atıp adreslerinizi bildirirseniz kitaplarınızı yollayabiliriz.
YanıtlaSilyazınızı yeni okudum. 'Kapı Birden Vuruldu' nun ekimde basılacak olmasına sevindim. Paylaştığınız röportajdan beri bekliyordum :) Arkadaşlarıma Edgar Keret önerecek olduğumda, genellikle Buzdolabının Üstündeki Kız öyküsünü anlatırım. Kitap yanımda değil; şimdi de aklımda kaldığı kadarıyla söz açacağım. Öykünün benim için en keyifli yeri sanıyorum öyküdeki anlatıcının öyküyü bitirişinin ardından arkadaşıyla aralarında geçen şu dialog:
YanıtlaSil- Ne güzel bir hikaye.
- Evet, ama benim değil, başkasının hikayesi.
Sevgiler.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilya ben twitter'da etkar keret'ten çok alıntı yapmıştım zamanında, ama şimdi twitter'da aşağılara in, onları bul, buraya yapıştır. zaten kitabı da kazanamadık, o yüzden buraya kitap umuduyla gelen etkar keret severlere şu iki filmi önerip çekileyim:
YanıtlaSilhttp://www.imdb.com/title/tt0477139/
http://www.imdb.com/title/tt0790799/
Yukarıdaki yorumları bırakan takipçilerimiz, adreslerinizi info@sirenyayinlari.com'a gönderin, Nimrod Çıldırışları'nı size yollayalım.
YanıtlaSilAlışmışız, üç gün oldu yeni bir şey yok. Umarım bu suskunluk kısadır ve bizi daha fazla bekletmezsiniz.
YanıtlaSilEdgar Keret 2012 yılının ve Siren’in armağanı. Yoo mecazen değil kelimenin gerçek anlamıyla. Bu sırrı ifşa ettiğim için kusura bakmayın ama yine böyle bir çekilişte asıl kitap çıkmayınca gönül hoşluğu için gönderilmiş bir kitapla tanıştım Keret’le: Gazze Blues. O zamanlar için aklımda yer eden öykü Borular. Kısa, yoğun ve kimi zaman anlamsız finalleriyle enteresan takip edilmesi gereken bir yazar vardı karşımda. Üstelik her şeyi söyleyip okurun zekasına hakaret etmekten ziyade kimi boşlukları okurun doldurmasını isteyen bir yazar. Sonra Buzdolabının Üstündeki Kız. Gazze Blues’ta 63 sayfayla sınırlı tanışıklık bu kitapla dostluğa doğru evrildi. Yeni kitapların insana hala okumadığı ve okuması gerektiği için ürküntü vermesi bir yana keşfedilecek yeni dünyaları vaad ettiği için bir o kadar güzeldir. Şimdi Keret’ten okunacak iki kitap daha var, ne güzel. Bu kadar yazıp bir alıntı yapmamak olmaz: ‘Beni sevdiğini ispatlamak için bir şey yap,’ diyor. Ne yapmamı istiyor? Ne? Söylemesi yeterli. Söylemiyor ama. Çünkü onu gerçekten sevseydim ne yapmam gerektiğini kendim bilirdim.
YanıtlaSil