7 Temmuz 2015 Salı

Rüya



Dün kaldığımız noktadan devam:

Yazma biçimim gerçekten de rüya görmeye epey benziyor. Çoğu yazar için yazı denetim ile alakalı olmalı, öyle sanıyorum. Yazdığında bahsettiğin unsurları sen denetliyorsun; hikayenin akışını, kahramanların kaderlerini, hava durumunu, bunları sen denetliyorsun. Fakat ben söz konusuysam eğer yazı denetimi elden bırakmanın, bilinçaltıma bağlanmanın bir yolu oluyor. Bu yüzden, yazdığım sırada, rüyadaymışım gibi hissediyorum. 

Hikayeyi anlatırken yarı edilgenim ben; hikaye kendini ortaya koyuyor.

(Nasıl yazdığına dair, yanıtlanması imkânsız bir soruya yanıt, pek sevdiğimiz Etgar Keret'ten geliyor: Rüyadaymış gibi! Rüyalar anlatılmaz, anlatılan rüya olmaz, değil mi? Cümlemize berrak rüyalar diliyorum, aslanları bol olsun. Aslan demişken, görseldeki, Sabancı Müzesi'nin bahçesinde yaşıyor.)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder