Atmosferik Rahatsızlıklar, günün birinde karısının karısı değil de onun tıpatıp bir benzeri olduğundan yola çıkan bir komplo teorisine kapılan bir psikiyatrı konu alıyor. Gerçek karısının peşine düşen Dr. Leo, bir yandan da hastası Harvey gibi hava olaylarını yönlendirerek karanlık işler çeviren bir gruba karşı mücadele etmeye başlar ve şizofreninin sınırlarından Arjantin ovalarına değin uzanacak bir yola koyulur.
Hava durumu gibi belirleyici ve kontrol dışı bir olayı merkezine alan roman, özellikle rutinleşmiş ikili ilişkilere dair yürek burkucu unsurların altını çiziyor. Birini seviyor olmak onu gerçekten tanımayı, birine bağlı olmak onun elini kolunu bağlamayı beraberinde getirir mi gerçekten? İnsanlar değiştiğinde ilişkiler de değişmeli midir? Yakınlık kurulan, kişinin kendisi midir peki, yoksa o kişinin kim olduğuna dair bir fikir mi sadece? Ve aradan seneler geçtiğinde yatakta yanınızda uzanan, mutfakta tıkırtılar içinde yemek yapan, karşınızda gazete okuyan kişinin gerçekten kim olduğunu kim bilebilir?
Hayatın belirsizliği karşısında verilmiş o büyük sözler nasıl ayakta kalabilir?
“Belirsizlik ilkesi sadece fiziğin yetki alanı içinde değildir, o bütün eylemlerimizin tam ortasında, “gerçekliğin” tam ortasında yer alır. Bu sabit olmayan durum, bu sapma, bu genelleştirilmiş belirsizlik, bütün olguları, olayları yorumlarıyla birlikte meteorolojik olarak adlandıracağımız bir evreye götürüyor. Bu meteorolojik evre, doğadaki olayların, rüzgarların ve hava sıcaklığının doğal tahmin edilemezliğiyle ilgili olmayıp, kökeninde matematiğin ve enformasyonun mükemmelliğinin yattığı ikincil bir bulanıklık evresidir. Televizyondaki hava durumu programlarına bir bakalım. Sunucular bunu bir televizyon oyununa çevirmişlerdir. Bilimsel oyalama görevi gören uydu verilerine dayanılarak, sunucular ideal oyun arıyorlar: Olaylara fazla ters düşmeyen halkı memnun edici bir şey yani… Bu şekilde, hava durumu haberi tamamıyla pencereden gördüğünüz havayla ters düşüyor, ama simulasyon olarak bu enformasyon gerçektir, çünkü örnek bir senaryonun çeşitli verilerine dayanılarak belli bir sıraya göre verilmiştir… Bundan hava durumu bilgilerinin doğruluk derecesinin, bütünü içinde değerlendirildiğinde, normal bir önsezinin doğruluk derecesinden daha düşük olduğu ve bizim her gün gökyüzünün şiirsel belirsizliğine, meteorolojik söylemin keyfi belirsizliğini eklememiz gerektiği sonucu çıkıyor.”
(Tam Ekran; Jean Baudrillard. Yapı Kredi Yayınları, 2002. Çeviren – Bahadır Gülmez)
Merhaba,
YanıtlaSilBir kitapçoksever olarak şimdiye dek bu blogdan haberdar olamadığım için üzüldüm ve sizlere teşekkür etmek istedim.
Çok güzel kitaplar ve tanıtım yazıları bunlar.Umarım her geçen gün daha fazla insana ulaşır.