30 Mayıs 2013 Perşembe

Kes yapıştır




Bugünkü blog yazısında Henry Miller ve Lawrence Durrell dostluğundan bahsedecek ve ikilinin insanı gülümsetecek denli şen bir fotoğrafını paylaşacaktım sevgili blog okuru, en azından niyetim buydu. Sabahleyin buldozerlerin preslediği ağaçlar, yakılan çadırlar, yıkılan Gezi parkı vasıtasıyla kabus gibi bir güne (yine) uyandığımdan planladığım yazıyla değil de, ağaç kesip AVM dikerek, tarihi eserlerin kâr getirmediğinde karar kılıp yerlerine yeni ve çirkin rant kapıları açarak 'zenginleşeceklerini' sananların arasında bir temiz soluğa muhtaç kalan herkese kişisel arşivimden bir fotoğrafla merhaba demek istiyorum. 

Fotoğrafta Berlin'den bir duvar manzarası - kes yapıştır. 


29 Mayıs 2013 Çarşamba

Gri


Henry Miller, Clichy'de Sessiz Günler'e Paris'in renklerinden bahsederek başlıyor ve New York'un tekdüzeliğinden dem vururken Paris'te hayatın grilerden ibaret olduğunu, öyle ki grinin burada etkisini yitirdiğini belirtiyor. Grinin tonları bugün, kısa vadeli hafızamızda farklı çağrışımlar barındırıyor, ancak Miller'ın bahsettiği, belki de tüm yazınına damgasını vuran hassasiyetin ta kendisinden, hayatın gözü zaman zaman kör eden ışığında gölge oyunlarının cazibesinden ibaret.

Çöp tenekesinde bulunanlarla bastırılan midelerin, karanlık bir sokağın sonunda ne olduğunu bilmeden atılan adımların, daktilo başında yaşanan anlık aydınlanmaların, yalnızlığın kudretinin ve sefaletinin, çürüyen ve çürüyüşüne şahit olunan dünyanın tüm haz ve hüzünlerine kucak açarak yola devam etmenin, kişinin salt varoluşuyla her şeye meydan okumasının öykülerini anlatırken, grinin tüm tonlarına kucak acıyor Henry Miller. 

Gölgelerde gizlenenlerden ürkmeyenler için, benzersiz bir dünya var Clichy'de Sessiz Günler'de. 

Parlak ışıklara çekilenler gri bölgeleri farklı yorumlayan diğer eserlere göz atabilir.



28 Mayıs 2013 Salı

Amaç


"Yaşamın amacı yaşamaktır ve yaşamak farkındalık demektir; keyifle, sarhoşluk ve huzur içinde, ilahi biçimde farkındalık." - Henry Miller.

(Görselde sürrealist sanatçı Leonor Fini, otuzlu yılların Paris'inde Henri Cartier-Bresson'un objektifine poz veriyor. Clichy'de Sessiz Günler, haftaya raflarda.)

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Liste


Kimi kitaplar vardır, türlü nesnel gerekçe ile birbirine akrabadır. Çağrışımlara, kitaplardan kitaplara açılan geçitlere ve kendi oluşturduğu ipsiz sapsız listelere fazlasıyla düşkün olan blog yazarınız olarak, Ginsberg'ün öğrencilerine okuttuğu kitaplar listesine her Internet tarayıcısında işaretli olması gereken güzide Open Culture'ın sayfalarında rastladığımda epey heyecanlandım. Evet, görselde yer alan, Ginsberg'in Naropa Enstitüsü'nde verdiği 'Beat Edebiyat Tarihi' dersinde öğrencilerine dağıttığı 'ilahi okuma listesi'nden bir yaprakla başlıyoruz haftaya... Detaylı listeyi buradan inceleyebilirsiniz. Corso, Snyder, Ferlinghetti gibilerinin burada bulunması doğal, hatta Rimbaud, Artaud, Jean Genet, Celine ya da Thoreau ve Whitman'a rastlamak da şaşırtıcı sayılmaz ama örneğin Dostoyevski'den Budala'nın, Kafka'dan Dönüşüm'ün ya da Melville'den Moby Dick'in burada yer alması fazlasıyla ilgi çekici. (Gerçi bu metinler, hemen her türlü başlığı taşıyan bir okuma listesine sızabilecek denli zamansız yapıtlar, liste bahane.) Naropa Enstitüsü, Rinpoche'nin Budist geleneğini devam ettiren ve 'kısmen manastır, kısmen üniversite, kısmen toplantı merkezi, kısmen de simya laboratuvarı' görevi gören bir merkez olarak tanımlanıyor. Ginsberg, dönemin başlangıcında bu listeyi öğrencilerine dağıtır, öğrencilerin hiç değilse bu kitaplardan bazılarına bir göz atmalarını ister ve listede yer alan eserlerin Beat'lerin üslubunu şekillendirmiş olduğunu belirtirmiş.

Beat'lerden Rusya'ya, Prag'a, Shakespeare'e, Gregor Samsa'ya açılan derin bir geçit - yeni hafta hoş sürprizlere gebe anlaşılan.

En yakınınızda duran kitaba uzanın ve simya çalışmalarını başlatın derim.

24 Mayıs 2013 Cuma

N-n-n



Kendi hayatlarını ve rüyalarını okuyamayanlar, başkaları söz konusu olunca pek cevvaldirler.*

Haftanın sonu, günlerden Ülker Fırtınası.

Meltem Gürle Bir Gün'ün pazar eki için yazmış: Omelas'ı Terk Edenler. Üzerine Ayhan Geçgin'in Yeni Türden Bir Sfenks: Odradek'i pek güzel gidiyor.

Ot Dergi'den dev hizmet: İstanbul için Bisiklet Haritası. 

Bu hafta Emek Sineması yıkıldı, biliyorsunuz. Yerine on (evet, on!) katlı bir bina, 12 salonlu bir sinema kompleksi ve Madame Tussauds Balmumu Müzesi gelecekmiş. Madame Tussauds'nun balmumundan insan replikalarıyla "evrensel koruma yöntemlerinden 'moving'"in ironisine değinmek dahi istemiyorum. Tüketimin tavan yaptığı, satın almanın ve satın almacıların hukuka üstün geldiği bir kültürel ortamda manzaralar pek iç açıcı değil. Emek ile ilgileniyorsanız buraya.

Radikal'in haberi: Van'da yapılan kitap okuma yarışmasında birinciye inek, ikinciye koç, üçüncüye keçi. Sözün bittiği yerdeyim sevgili okur.

Alıntı Sibel K. Türker'in Karanlık Rüyalar adlı öyküsünden; Can basımı Öykü Sersemi'nde yer alıyor.

İyi tatiller.





23 Mayıs 2013 Perşembe

Fırsat



Hayat bize sürekli yeni fırsatlar, yeni kaynaklar sunar, hareketsizliğe indirgendiğimizde bile. Hayatın hesap defterinde dondurulmuş kredi diye bir şey yoktur.

(Clichy'de Sessiz Günler, Henry Miller. Çeviren: Avi Pardo. Çok yakında... Fotoğraf, Dora Maar'a ait.)

21 Mayıs 2013 Salı

İz



Daha kitapçının vitrininde aradığın yapıtın adı ilişti gözüne. Bu görsel izi sürerek tezgâhların üstünden kaşlarını çatarak bakan, raflardan seni korkutmaya çalışan Okumadığın Kitaplar kalabalığını yararak dükkânda ilerledin. Ama sen çekinmen gerekmediğini biliyorsun; Okumana Gerek Olmayan Kitaplar, Okunmaktan Başka Amaçlar İçin Yazılmış Olan Kitaplar, Daha Yazılmadan Önce Okunmuş Kitaplar Sınıfına Dahil Olduğu İçin Kapağını Açmaya Gerek Olmadan Okumuş Olduğun Kitaplar silsilesinin hektarlarca uzandığını biliyorsun. 

(Italo Calvino. Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu. Çeviren: Eren Yücesan Cendey. Görselde, Alicia Martin'e ait bir yerleştirme.)

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Denge


Haftaya başlarken bugünlerde ortalığı kasıp kavuran Dan Brown'ın yaratıcılık damarının 'tıkanmaması' için uyguladığı gizli formülü siz sevgili blog okurlarıyla paylaşmayı, olur da 'tıkanacağınız' tutarsa yaratıcılık şelalelerinizin çağlamasına katkıda bulunmayı borç bilirim.

Denen o ki, Dan Brown, yazarların sıkça mustarip olduğu 'tıkanma' evrelerinden birine girdiğinde hemen spor salonunun yolunu tutuyor, özel bir düzeneğin içerisinde baş aşağı durmak suretiyle bu feci illetten kurtuluveriyormuş. Spor salonu üyeliği veya üye olduğu spor salonunda böylesi faydalı düzenekler bulunmayan biz faniler için çözüm basit: Amuda kalkmak.

Denemesi bedava.

Görselde Leonora Carrington, müstehzi bakışıyla yazıda dengeyi gözetiyor. Ki denge, amuda kalkanların gayet iyi bileceği üzere mühim bir unsur hayatlarımızda.

Ne diyorduk? İyi haftalar!