22 Mart 2018 Perşembe

İçten



Soru: Kendinize yakın bulduğunuz çağdaş yazarlar var mı?

Erlend Loe: Sevdiğim pek çok yazar var ama kendime yakın bulduğum çok kişi var diyemem. Bunlardan biri Douglas Coupland. Naive. Süper'in yayımlanmasından kısa zaman önce, o, Tanrıdan Sonra Yaşam'ı yayımladı; orada benzer duygular, benzer konular ele alınmıştı. Ben de bu kitabı okuduktan sonra unutmak için epey uğraştım, çünkü içindeki birçok şey, söylemek istediklerime yakındı. Ondan öncesinde de X Kuşağı'nı epey sevmiştim... Gelgelelim burada bahsettiğimin (kitaplarımı yaftalarken kullandığınız) "yeni duyarlılık" ya da "yeni içtenlik" tanımlarından daha karmaşık olduğu fikrindeyim. Dürüst olmak gerekirse bu terimlerin tam olarak ne anlama geldiklerini ben de bilmiyorum.

Ama evet, Naif. Süper, doksanlara karşı tepkiden doğdu, en azından doksanların İskandinavya'sına. O zamanın gençlik kültürü ukala, alaycı, soğuk, hatta nihilistti. Ben de parçasıydım. Memnunum buna. Kendi mizah anlayışım da bu atmosferde yoğrulmuş olduğu için, dünyaya yaklaşımımın temelinde ironi yer alıyor. Sanki her şeyin üzerindeymişsin de olanı biteni ciddiyete ihtiyaç duymaksızın yorumlayabilirmişsin gibi bir his.

Öte yandan, tam da her şey bu denli soğuklaşmış, bu denli ukalalaşmışken akıntının tersine yüzmek istedim. Hepimizin insan olduğunu ve kırılgan olabileceğimizi, hatta, her zamankinden daha da kırılgan olabileceğimiz söylemek istemiştim, tam da bu "soğukluk" nedeniyle - aynı sorunun sonucunda ortaya çıkan bir belirtiydi o da sonuçta.

Daha sıcak, daha "yuvarlak" ve daha içten bir şey yazmayı hedefledim. Gelgelelim bu roman da alaycılıktan nasibini almıştır. Safi samimiyet içermez.

(Erlend Loe, tüm içtenliğiyle, Naif. Süper'in nasıl doğduğunu anlatıyor. Kaynak: Art Territorry söyleşisi. Görselde: Relational Painting Number 64, Fritz Glarner. )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder