Bunny, karısı Libby ve bebekle hastaneden eve geldikleri günü hatırlar. Karyolasına yatırdıklarında pembe, kilden oyuncak bebekleri andıran yüzünün ortasındaki henüz rengini bulamamış minik gözleriyle onlara bakmıştı Bebek.
“Ona ne diyeceğimi bilmiyorum,” demişti Bunny, Libby’ye.
“Önemli değil, Bun. Üç günlük daha.”
“Evet, sanırım.”
“Çok güzel olduğunu söyle,” demişti Libby.
“Ama değil. Biri üzerine basmış gibi görünüyor.”
“Bunu söyle öyleyse,” demişti Libby. “Ama güzel bir ses tonuyla.”
Bunny karyolanın üzerine eğilmişti. Bebek Bunny’ye aynı anda korkunç bir biçimde o anın içinde hem de binlerce ışık yılı uzakta görünmüştü. Boğazında bir yumru oluşmasına neden olan bir şey vardı bebekte. Annesinin sevgisiyle dopdoluydu.
“Kıyma makinesinden geçmiş gibi bir halin var, ufaklık.”
Bunny Junior minik ve bükük parmaklarını sallayıp ağzının biçimini değiştirmişti.
“Gördün mü? Hoşuna gitti,” demişti Libby.
“Bir tabak spagettiye benziyorsun,” demişti Bunny. “Şebek götüne benziyorsun.” Libby kıkırdayıp şiş parmaklarını bebeğin başının üzerine koymuş, bebek gözlerini kapatmıştı.
“Sen ona kulak asma. Kıskanıyor.”
(Çeviren: Avi Pardo)
Bunny Munro'nun Ölümü 3 Eylül'de kitapçılarda olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder