Annemiz gösterisine yıldız ışığında çıkardı. Bunu kimin akıl ettiğini hiç öğrenemedim. Muhtemelen Şef Bigtree’nin fikriydi ve iyi bir fikirdi - projektörü söndürüp ay ışığının gökyüzünü bir başına yarmasına izin vermek, mikrofonu kapatmak, sahne spotlarının teneke panjurlarını inik bırakıp tribündeki turistlere adamızdaki karanlığın tadını çıkarma fırsatı tanımak ve bütün stadyumu, Timsah Park’ın yıldızı, dünyaca ünlü timsah güreşçisi Hilola Bigtree’yle birlikte soluğunu tutmaya teşvik etmek. Annemiz haftada dört kez üzerinde yeşil bir bikiniyle Timsah Çukuru’nun merdivenini tırmanır, atlama tahtasının ucunda durup derin bir nefes alırdı. Hava rüzgârlıysa uzun saçları yüzüne savrulur, ama bunun dışında kıpırdamazdı. Bataklıkta geceler kapkara, yıldız benekliydi -adamız anakaranın elektrik şebekesinden elli küsur kilometre uzaktaydı- ve Venüs’ün topunu, Ülker’in safir saçlarını çıplak gözle kolayca seçebilmenize rağmen, annemizin vücudu salt çizgilerden ibaret kalırdı, palmiyelerin önünde bir leke. Aşağıda, Hilola Bigtree’nin hemen altında düzinelerce timsah, buz saçaklarını andıran, çenelerinin tam anlamıyla kapanmasını engelleyen dişleri, baklava biçimindeki ürkütücü kafalarıyla, üç yüz bin galonluk süzülmüş suyu yararak geçerdi. Çukur’un en derin yeri -annemin daldığı kapkara koni- sekiz metre derinliğindeydi; en sığ kısımdaysa su, bakırımsı kumları yalayan, on iki santim derinliğinde çamurlu bir batağa dönüşüyordu. Çukur’un ortasından küçük, yapay bir ada yükselmekteydi; tırmıkla düzeltilmiş kireçtaşından, çeyrek hektarlık bir kayalık. Gündüzleri güneşlen mek için sürünerek kayalığa tırmanan otuz timsah burada canlı bir tepecik oluştururdu.
Timsah Çukuru’nun bulunduğu stadyum 265 turist alabiliyordu. Su dolu havuzu çevreleyerek amfi şeklinde yükselen sekiz sıra vardı, ön taraflara oturduğunuzda timsahlarımızla göz hizasında oluyordunuz. Ablam Osceola’yla ben, annemizin gösterisini tribünden izlerdik. Ossie öne eğilince ben de onunla birlikte eğilirdim.
Çukur’un girişine babamız, Şef Bigtree, ahşap bir tabela asmıştı:
İLK DÖRT SIRADAKİ İZLEYİCİLERİN ISLANMASI GARANTİ!
Hemen altına annem o küçük, kıvrak harfleriyle eklemişti:
YARALANMALAR OLABİLİR.
(Timsah Park, Karen Russell. Çeviri: Püren Özgören. Görselde Pier Angeli, George Silk'in objektifinden.)
118. sayfadayım, Russell'ın iddiasız bir kalemi var, öyle kendi halinde, kendi kendine masal anlatır gibi, sevilesi.
YanıtlaSil