Bunny Munro’nun
Ölümü, adından ve başlangıç cümlesinden de gördüğümüz kadarıyla, finalde
gerçekleşecek olan şeyi okura baştan bildirerek ve ana karakterini kendi
akıbetine dair bir farkındalıkla donatarak bir nebze alışılmadık bir tavır
benimseyen bir roman. Nick Cave, romanı bu açıdan İncil’e benzetmiş ve İsa’nın
da kendi ölümünü bildiğini ve etrafındakilere duyurduğunu belirtmiş
Bookseller’a verdiği röportajda. Ölüm son değildir gerçekten de
Bunny Munro için; Bunny Junior’ın başına gelenler babasınınkinden bir ölçü daha
muğlak olsa da onun da akibeti daha metnin başlarında okura çıtlatılmıştır.
Bunny Munro’nun
Ölümü, Nick Cave’in müziği gibi, kendine has bir tınısı olan, şaşırtıcı, yer
yer esprili, yer yer dokunaklı ve oldukça cüretkar bir roman. Yirmi yıl önce
yazdığı romanı Ve Eşek Meleği Gördü’nün
“yazım sürecinde çok sıkıldığını” söyleyen Nick Cave, kendini
senaryo yazmaya veren sanatçının bir
yazar olarak reenkarnasyonunu müjdeliyor. Nick Cave’e Türkçedeki sesini
pek çok değerli işinin yanı sıra Bukowski çevirileriyle tanıdığımız Avi Pardo
verdi. Cave’in Call Upon the Author'da Bukowski’den nefretini haykırdığını düşünecek olursak, ironik bir
tesadüf bu. Bu arada Nick Cave’in senaryo yazdığını söylemişken, Bunny
Munro’nun sinematografik hassasiyetlerle kurgulanmış olduğunu, öykünün çoğunun
şimdiki zaman kipinde ve kamera gözüyle aktarıldığını da eklemeli.
Hafta boyunca paylaştığım yazının tam metni, -yanılmıyorsam- Express'in 99. sayısında yayımlandı. 20000 Days on Earth hakkında bilgi almak için, buraya buyrun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder