24 Eylül 2014 Çarşamba

Ozan


Yıkımdan kaçamasa da, kadınlar ve özellikle kadınların cinsel organlarına yönelik merakıyla Bunny, tipik bir zampara olmaktan mutlu etmeyi başaramadığı karısı Libby’ye olan sevgisi ve karşısındaki çaresizliğinin yoğunluğuyla bir ölçüde kurtulur aslında. Yine de bu sevgi Libby’nin mahvını önleyemeyecek, ancak Bunny’nin romanın doğaüstü unsurlarla bezeli finalinde bağışlanmasını sağlayacaktır. Karanlık, kirli, tavanları giderek alçalan, grotesk bir dünyada Bunny’nin arınmasını olası kılan, yine Libby’ye duyduğu sevgi olur. Ozan Nick Cave’in Bunny Munro’nun Ölümü’nde anlattığı öyküde de tıpkı müziğinde olduğu gibi, eşine az rastlanacak türden bir bileşim olduğu söylenebilir – yazar karakterine şefkat ve dehşetin tam dengede durduğu hassas bir teraziyle yaklaşmaktadır.


Nick Cave’in kurguladığı Bunny Munro karakteri her ne kadar sapkınlığın ve felaketin sınırlarında dans ediyor da olsa, Bunny’nin dokuz yaşındaki oğlu, Bunny Junior o denli masum, o denli tatlı, o denli şefkatle kuşatılası bir figür olarak çıkıyor karşımızda romanda. Öyle ki, romanın temel öğelerinden biri olan baba-oğul ilişkisi, bu iki birbirine zıt çehrede tüm doğallığıyla hayat buluyor. Bunny Munro, dokuz yaşındaki oğlu Bunny Junior ile hayatta yalnız kalmıştır ve onunla ne yapacağına dair en ufak bir fikri yoktur. “Kendi kıçını bile zor bulan bir çocukla ne yapılır?” diye sorar kendi kendine. Bunny Junior onunla satış-pazarlama seyahatlerine gidecek, o her zaman yaptıklarını yaparken –hazdan hazza koşarken, toplum adabına aykırı davranışlar sergilemekten ötürü uyarılırken, otel odalarında şişeler dolusu alkol tüketirken- babasına eşlik edecektir. Bunny Junior, o yaşlardaki çoğu erkek çocuğu gibi bakar babasına – sevgi ve saygı dolu, imrenerek. Olayların akışı içerisinde bu cana yakın, hassas çocuk kendi iç dünyasından ayrılmayacak, bir başka deyişle babasının yaşantısı karşısında masumiyetini yitirme tehlikesiyle kalmayacak şekilde korunacaktır. Nick Cave, romanı yazarken temel kaygısının Bunny Junior olduğunu ve Bunny Munro’nun oğlunun sevgisiyle bir canavar gibi görünmekten çıkıp insancıllaştığını belirtmiş. Romanın dili de, bu iki birbirine zıt kurgulanmış ancak sevgi bağıyla bağlanmış karakterin dünyasını yansıtacak şekilde oluşturulmuş. Bunny Junior’ın mercek altında olduğu anlar; çocuğa has, sade ve masum bir tını ile çınlar adeta: “Bunny Junior … yine de ne düşüneceğini bilemez. Edgar Rice Burroughs’un Tarzan’ı yazdığını bilir, aynı anda suyun hem altını hem de üstünü görebilen dört gözlü balıklar olduğunu bilir, hatta giyotini Joseph Guillotin’in icat etmediğini bilir fakat yanaklarından yaşlar süzülürken hiçbir şey söylemeden, nereye gittiğini bilmeksizin araba süren babası için ne yapabileceğini bilmez. Babası bir markette durup bir paket sigara ile bir şişe viski satın almıştır. Baca gibi sigara ve balık gibi viski içerken durmaksızın ağlayıp arabayı deli gibi sürmektedir.

Yazının ilk kısmı dünkü yazıda yer alıyor, devamı yarın gelecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder