29 Kasım 2013 Cuma

N-n-n

Apollinaire davasına dair, Fransa'dan: "Eseri nasıl değerlendirecek olursa olsun, esere erişimi engellenen, okur olacaktır."

Yıl biterken listeler de yavaş yavaş belirmeye başladı; yılın dikkate şayan kitaplarına buradan bir giriş yapalım: NY Times seçkisi, 2013. (Dave Eggers'ın hızına yetişmeye çabalıyoruz sevgili okur, önümüzdeki yılın sonunda listede yer alan The Circle raflarda olacak.)

Andy Warhol'un zamanında bir yemek kitabı için yaptığı çizimler -  eşe dosta dağıtılmış olan bu nadir kitabın sayfalarına buradan bakmak mümkün.

Çerez niyetine: 14 Adımda Cahili için Bağımsız Filmlere Giriş Rehberi.

Evan Robertson'ın edebiyattan ilham alan posterleri.

Meksikalı sokak sanatçısı Curiot'un nefis işleri için buraya. Hikâyeler anlatan, duvarlardan 'kaçan' graffitiler için buraya - benzer bir damardan ilerlemek (ya da gerilemek) isterseniz A-ha ile seksenler nostaljisine dalmak da olası, fakat... Blog yazarınızı sorarsanız bu aralar Ludo'nun işleri karşısında büyüleniyor, biri aşağıda, diğerleri ise burada.

Bu haftanın notlarını bağlarken -naçizane- bir temenni: Frances Ha'yı izlemeyen kalmasın!

İyi tatiller!













28 Kasım 2013 Perşembe

Avare



"Quimper Kütüphanesinde bir denizkabukları koleksiyonu var. Benim de orada olduğum bir gün, iyi giyimli bir bey içeri girdi ve bunları incelemeye başladı. Gayet yüksek bir sesle kütüphane müdürüne 'Bu oyuncakları siz mi boyadınız?' diye sordu. 'Hayır,' diye cevap verdi müdür sakin sakin, 'hayır mösyö, bu denizkabuklarını en enfes renklerle süsleyen doğanın kendisidir.' 'Birbirimizi hiç anlayamayacağız,' dedi zarif ziyaretçi, 'yerimi size bırakıyorum.' 

Ve çekip gitti."

(Guillaume Apollinaire, İki Kıyının Avaresi. Çeviren: Nihan Özyıldırım, Kanat Yayınları. Eserleri dünya kültür mirası olarak korumaya alınan Apollinaire'in ülkemizde yargıyla olan macerası maalesef sürüyor. Görsel, kaligramlardan...)

27 Kasım 2013 Çarşamba

İşbaşı


Joan Miro'nun eserleri, bir süreliğine İstanbul'da... Serginin detayları için, buraya. (Görselde sanatçının kendisi, iş başında.)

26 Kasım 2013 Salı

Bir fazlası


Sanırım eleştirmenler bulup çıkarmaktan vazgeçmediğine göre semboller mevcut. Sizin için de uygunsa bunlardan bahsetmemeyi ve bu konuda sorguya çekilmemeyi yeğlerim. Kitaplar, öyküler yazmak, onları açıklamanız istenmeden de yeterince zorlu. Üstelik açıklayacak olanların işini de ellerinden alıyor. (...) 

Yazdıklarımı keyif için okuyun. 
(...)

(Ernest Hemingway, Paris Review söyleşisi. Yazar, eserlerindeki sembolizm hakkında konuşmayı böylelikle reddediyor. Blog yazarınız, bu aralar sahilde gördüğü bir kayığı düşünüyor; adı üzerine boyalı: Bir Fazlası.

Görselde Hemingway, haşmetli bir tekirin eşliğinde.)




22 Kasım 2013 Cuma

N-n-n

Doksanlarda Beyoğlu'nun kimi köşelerine uzanıp kültürel/entelektüel gelişimini Narmanlı Han'ın avlusundan geçerek tamamlamış olanlar için müjdeli bir haber: Deniz Kitabevi geri dönüyor! Adres: Dibek Sokak, Galata.

Oxford Sözlüğü tayfası, yılın sözcüğünü seçmiş: Selfie! Kelime yeni; icraat epey eski - bahis konusu olan, otoportrenin cep telefonu ya da dijital kamerayla çekilmiş versiyonu. Blog yazarınızın şahsi favorilerinden Frida Kahlo, kendi yüzünü kendi fırça darbeleriyle tuvale yansıtmaktan bıkıp usanmamış örneğin; aşağıdaki görselde ise hasta yatağında üst bedenini saran alçıyı boyarken görülüyor.

Joseph Brodsky'den bir okuma listesi - entelektüel bir sohbetin olmazsa olmazları: Descartes, Pasternak, Dostoyevski, Pessoa, Paz, Bachmann, Ahmedova ve niceleri. Brodsky bir yana; liste epey maskülen. Görsellere tıklayıp yazarları ve eserleri incelemeniz mümkün. Donald Barthelme'nin okuma listesi için sizi Koltukname'ye alalım.

Redhouse'dan harika bir çocuk kitabı, Tüyap keşiflerinden: Sıradışı Canlılar. Yazarın websitesi için buraya; çizerin işleri için buraya.

Sabit Fikir'de, Elif Bereketli imzalı harika bir Alberto Manguel söyleşisi: "Ve kimse yükten arı değildir."

Wes Anderson'dan yeni film: The Grand Budapest Hotel. Anderson filmlerinin müziklerinden oluşan albüm için buraya buyrun.

İyi tatiller!






21 Kasım 2013 Perşembe

Av

Birkaç hafta öncesinde vurulan leoparla ilgili haberleri izlemişsinizdir sanırım... Birkaç gün önce ise vurulan canlının Anadolu parsı değil İran parsı alt türüne ait olduğu açıklandı; bizler burada, birkaç sene evvel bu bahse değinmiştik; konuyla ilgilenenler, Vikipedi'nin Hazar Kaplanı maddesinden Türkiye'deki Durum'a da göz atabilirler. Bu makale ise, 2010 yılında Gabar Dağı'nda bulunan leopar postundan yola çıkarak leoparların bu topraklardaki hazin vaziyetine ışık tutmakta. Hayvanları, dolayısıyla doğayı alt eden insan, bayrağını gururla dikiyor toprağa; avcılık hobi, katliam gelenekten sayılıyor. İnsanın doğayla giriştiği bitmek bilmeyen çatışmaya dair öykülerin ardı arkası gelmiyor. Kan dökerek fethedilen dünyanın hallerinden çeşitli kareler için - bkz. Hızlı Tren Kuş Sürüsüne Çarptı. bkz. Maasai Kabilesi Bu Sefer Aslan Öldürmedi. bkz. Kızıl Geyik Avında Boynuz Rekoru Kırıldı. bkz. Karakulak Ölü Bulundu.

Avlar ve avcılara dair gerçeklerdense, kurmacadan bahsetmeyi tercih ederim esasında.

İşte, buyrun, gelişigüzel bir içinden avlar-avcılar geçen kitaplar listesi, sıra/nizam yok, çalma listesi mantığıyla derlenmiş - dilerseniz siz de yorumlarınızla genişletebilirsiniz.

Moby Dick - Herman Melville
Mavi Tilki - Sjon
Alageyik - Yaşar Kemal
Aslan - Joseph Kessel
Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur - Faruk Duman
Afrika'nın Yeşil Tepeleri - Ernest Hemingway
Avcılık Üstüne - Jose Ortega y Gasset
Balina ile Mandalina - Fazıl Hüsnü Dağlarca

(Görselde, nesli tükenmekte olan hayvanlardan karakulak. )









20 Kasım 2013 Çarşamba

Barış


Geçen haftadan bir kare; Metin Üstündağ, Ot Cafe'de, Ot'un Aralık sayısı için Etgar Keret ile söyleştikten sonra Keret'in adından karikatür çiziyor...  Barış.


19 Kasım 2013 Salı

Beyhude



Yazmayı sürdürüyorum. Profesyonellik olarak görüyorum bunu. Ama kimi zaman ne işe yaradığından emin olamıyorum. Gereği olmadığına inanıyorum gerçekten. İlerki yıllarda her şey sona erecek. Ya bomba ya da biyolojik silahlar yüzünden, ya da çevreye onulmaz zararlar vereceğimizden. Almamız gereken kararlar konusunda fazlasıyla ahmakça davrandığımız için intihar etmiş olacağız. Kimi zaman insanların kendini yok etmeye programlanmış olduğunu düşünüyorum. Yani, roman yazmak beyhude bir uğraş. Bizlerden geriye -insanlıktan diyorum- kalanlar olur mu ve yaşamlarına devam ederler mi merak ediyorum. Hangi şartlarda hayatta kalacaklarını merak ediyorum. 

En önemli sorular bunlar aslında ama kimsenin umurunda değil. 

(Romancı Doris Lessing, geçtiğimiz pazar günü 94 yaşında hayata veda etti. Yaşamı boyunca, Nobel Edebiyat Ödülü de dahil olmak üzere pek çok ödüle layık görüldü. NY Times'da ölümü ardından yayımlanan yazı, bir kadın olarak hayatında 'arzularının peşinden' gittiği ve iki çocuğuna 'sırtını çevirdiği' gibi yersiz yargılarla dolu detaylar içeriyor. Keza hakkındaki Wikipedia sayfası da, eski eşi ve iki oğlunu Güney Afrika'da bırakarak Londra'ya yerleştiğini belirtmekten kaçınmamış; ki hoş görecek olsak, yaşam öyküsüdür, Wiki'de bunların yer alması NY Times kadar dehşetli sayılmaz diyebiliriz... Yine de evet, ahmaklık baki, kadın düşmanlığı iptidai - kadın yazar sorunsalı Lessing bağlamında yine sahnede. Yazarın Türkçe yayımlanmış yapıtları için bkz

Alıntı Rogert Ebert'ın websitesinde yer alan söyleşiden, görselde genç bir Doris Lessing, sümbüllerle birlikte.)  

15 Kasım 2013 Cuma

Zaman!

Zamanı bükmek mümkünmüş, dün onu öğrendim sevgili blog okuru. Gördüğünüz gibi notlarla değil, bir özetle karşınızdayım bugün, zira gecenin bir yarısı şehre uğrayan Etgar Keret ile öyle bir maraton yaşadık ki, sona erdiğinde bu kadar çok şeyi bu kadar az zamana nasıl sığdırdığımıza aklım ermedi. Günün sonunda Robinson Crusoe'ya gelip yazara merhaba diyen tüm okurlarımıza çok teşekkür ederiz; harika bir akşamdı - Amsterdam'dan Tel Aviv'e uçan, oradan dönüp İstanbul'a uğrayan, bu sabah muhakkak yeniden Tel Aviv'de olması gereken ve akabinde Meksika Kitap Fuarı'na yola çıkacak olan yazar, şehirde geçirdiği daracık zaman diliminde iki buçuk saat boyunca kitaplarını imzaladı, okurlarıyla sohbet etti, her kitabın içine minik çizimler yaptı ve sizlerin ilgisi karşısında büyük bir mutluluk duydu... İmzadan koşarak çıkıp taksiye atladığımızda şehir de bize gereken güzelliği yapmaya karar verdi ve trafik engelini geri çekerek yazarın uçağına yetişmesini sağladı. Nihayetinde müthiş zaman geçirdik - Keret ise bugün fb sayfasına yazar olarak yaşamının en etkileyici ve eğlenceli günlerinden birini geçirdiğine dair not düşmüş ve ömründe ilk kez bir gitar imzaladığını belirtmiş. Blog yazarınız olarak ben, zaman bükme konulu ilk sınavımı verdiğimi söyleyeyim ve bizleri böylesine motive ettiğiniz için bir kez daha teşekkürlerimi sunayım. Tanıdık/tanımadık güzel yüzler görmek, bu heyecanın bir parçası olabilmek gerçekten harikaydı.

Sınırlı vakti olan Keret'i İstanbul'da böylesine şahane ağırladığınız için sağ olun!

Etkinliğe dair diğer fotoğraflar için bkz. Robinson Crusoe 389 @facebook.








Ve finalde, günün erken saatlerinde basınla görüşen Keret'in kucağını yer edinen Asmalımescit kedisi...




İyi tatiller!

13 Kasım 2013 Çarşamba

Yazar!

Etgar Keret, yarın, yani 14 Kasım Perşembe günü saat 17.00'de, Beyoğlu Robinson Crusoe Kitabevi'nde okurlarıyla buluşuyor. Herkesi bekliyoruz.

O saatte iş/okul/ trafik vs. var demeyin - Okulu kırın, trafiği aşın, patronunuza acil bir işinizin çıktığını söyleyin, yerinizden kımıldayamıyorsanız bile kendi borularınızı icat edin ve gelin! Keret'in programı onca yoğunluğun içinde ancak bu gün ve saatte müsait, ayarlamak için akla karayı seçtik, rutininizi bozup Robinson'a uğrayın ya da bir dahaki ziyaretini bekleyin.

Benden söylemesi.






12 Kasım 2013 Salı

Şirin



Fuardan nihayet döndük, burada asayiş berkemal, umarım sizin sularınız da sakindir.

On gün boyunca on iki metrekarelik bir alanda hemen hemen on saat ayakta durmuş bir bünye olarak alışılagelmiş fuar analizleri sunma, eski fuarlardan söz açma ya da 'fuar çok uzak' (kime göre, neye göre?) temalı bir goygoy yürütme niyetinde değilim. Olumsuzlukları saymaktansa, son on günümü on binlerce kitap ile dolu bir alanda geçirdiğime memnun olduğumu belirtmeyi tercih eder ve uzak/yakın demeden gelen, sohbet fırsatı bulduğumuz/bulamadığımız tüm kitap severlere şahsen teşekkür ederim. 'İki yaşında bir çocuk bulunmuştur. Anne babasının danışmaya gelmesini rica ederiz' anonsunu bir yıl sonrasına değin duymayacağım belki ama fuarın hoşluklarını uzun süre hatırlayacağım. Sağ olun, eksik olmayın.

Aşağıdaki görselde Beylikdüzü'nün En Güzel Abisi, Tüyap'ın gediklisi Şirin, günün hengamesine aldırmadan kestiriyor ve poz veriyor.









1 Kasım 2013 Cuma

N-n-n



Blog yazarınıza Beylikdüzü yolları göründü... Bizler yarından itibaren dört kişilik küçük dev kadromuzla Tüyap Kitap Fuarı'nda olacağız, sizleri de bekleriz. Uzak, üşeniyorum, kitap kitapçıda da var diyenlere fuarın farklı bir deneyim ve zihinsel kütüphanelerinizi, ileriye dönük okuma listelerinizi oluşturmak, yeni keşifler yapmak, unuttuğunuz eski kitapları hatırlamak için paha biçilmez bir fırsat olduğunu anımsatmak isterim. Ve evet, şehir merkezinde yaşayanlar için yol biraz uzun ama dönüşte nasılsa yeni bir kitap okuyor olursunuz!

Haftanın diğer notlarını düşelim:

Morrissey ve Charlie Brown ittifakı: Smiths'in şarkı sözlerini Peanuts karikatürleriyle harmanlayan Tumblr mecrası This Charming Charlie, anlaşılan sanatçının plak şirketi Universal'in gazabına uğramış, ancak olaya el atan Morrissey, blog sahibinin hakkında hukuksal işlem yapılmasını engellemiş... Budur!

Woody Allen'ın senaryo manüskriptleri Princeton Üniversitesi'nde sergileniyor. Allen'ın daktiloyla yazma rutinine dair daha evvel burada bir şeyler paylaşmıştık. Bu vesileyle yeniden anımsatalım. Senaryo meraklıları için ise burada sağlam bir arşiv var, ilginize sunuyorum.

Sinema demişken: Başka Sinema'ya bir göz atın.

İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali (İTEF) başladı bile! Bilgi için, buraya.

"Kozmik denize atılan bir şişe..." SKOR codex isimli proje dahilinde hazırlanan kitap, bin yıl sonrasında (dünyalı ve uzaylılara) şimdinin dünyasını anlatmayı hedefliyor. Bin yıl sonra kağıdın ne halde olacağını düşünmemek elde değil, ama bu kadarını yapan, orasını da hesaplamış olmalı. Hesaplamadıysalar da hayaller güzeldir, gelecek hayalleri daha da güzel... Bilim-kurgu aşkına!

Lou Reed hakkında düşecek notum yok; Perfect Day vasıtasıyla tutulan kitlesel yas hadisesi, canımı yeterince sıktı zaten. Ancak üstadın sabrının sınandığı bu söyleşiyi paylaşmak boynumun borcu; sonraki hafta ayrıca bir yazı yer alacak blogda.

Haftasonunda dinlenenlere iyi tatiller, çalışanlara iyi günler dileklerimle...