VII
“Artık (her
açıdan) başka şeylere geçmenin zamanı geldi.”[1]
Eleştirmenler
uzlaşamamış olabilir ama A Little Life’ın
okur nezdinde başarılı olduğunu ve büyük ses getirdiğini yadsımak mümkün değil;
acının, kederin ve çilenin tüketicisi halen çok dünyada. Hanya Yanagihara,
çağın gereklerince, belki de ardı arkası kesilmeyen eleştirilerle baş etmek
üzere kaleme aldığı bir yazıda kitabı okumamış olanlara pek çok şeyi ele
verecek, okumuşlara ise pek bir şey ifade etmeyecek biçimde hikayenin zihninde gelişme
sürecini anlatmış[2] –
görsellerden, zihninde imgeler tetikleyen sanat eserlerinden, hatta degrade
kumaşlardan ve Prada’nın 2007 Sonbahar/Kış koleksiyonundan bahsederek... New
York şehrinin en gözde mekanlarındaki parlak ışıkların altında başlayıp izbe
motellerin çaresizlik kokan loş odalarına uzanan, ardından bodrum katlarının ve
tarifsiz acılar çeken bir kahramanın kendi karanlığına gömülen bu romana sahip
çıkmanın, onu onatmanın bir yolu bu belki de: Kurmacaya iliştirilen gerçeklerle
kurmaca gerçekliğinin inşası.
Gözyaşları gerçek
olduktan sonra gerisi hikaye.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder