III
“Kitap
okuyanların sayısının dehşet verecek ölçüde az olduğu bir dünyada yazarın, sırf
hayatta kalmak için pek çok şey yapması gerekir.”[i]
Gerçek[ii]
hikaye: Bundan dört-beş sene önce, İstanbul Kitap Fuarı’nda bir okur, “Beni
hüngür hüngür ağlatacak bir kitap arıyorum. Nerede bulabilirim?” diye sordu.
IV
“Herkes iskambil
kağıtlarındaki gibi, iki taraftan da ters yüz suratlar gibiydi.”[iii]
Sefalet
anılarının listeleri kasıp kavurduğu, satışlarının milyonlara vurduğu dönemde
janrın en çok satan kitaplarından birinin merkezinde yer aldığı derin bir
skandal yaşandı: Rekor satış adetlerine ulaşan, James Frey imzalı otobiyografik
olduğu iddiasını taşıyan Bir Milyon Küçük
Parça’nın kimi bölümlerinin kurgulandığı, yazarın bahsettiği kimi şeylerin
yaşanmış olamayacağı ortaya çıktı. Skandal o denli büyüdü ki, yayınevi, o
dönem, “aldatılmış” hisseden okurlara kitabı iade edip bir dilekçe yazdıkları
takdirde geri ödeme yapma teklifinde bulunmak zorunda kaldı. Bu olayın
öncesinde yazara programında yer ayırıp tanıdığı herkesin bu kitabı okuduğunu
söyleyerek satışlara destek veren Oprah Winfrey, foyası meydana çıktıktan sonra
yeniden konuk ettiği Frey’i adeta sorguya çekerek milyonlarca küçük parçaya
ayırdı. Hüküm kesindi: Frey’in üzerine tutulan spotlar, çabucak söndürülüverdi.
Amerikan televizyonunun en önemli figürlerinden biri olan ve tüketici
kitlelerini motive etme konusundaki gücü tartışma götürmeyecek Oprah Winfrey,
uydurma anı kitabı tuzağına bir kez daha düşecek ve İkinci Dünya Savaşı sırasında
ölümü beklediği çalışma kampının önündeki dikenli tellerin üzerinden ona elma
ve ekmek atan kadın ile yıllar sonra karşılaşıp evlendiğini iddia eden Herman
Rosenblat’ın The Angel at the Fence
(Çitin Başındaki Melek) adlı anı kitabına -anlatılanların uydurma olduğu ortaya
dökülene değin- okuduğu en müthiş aşk hikayelerinden biri olduğunu söyleyerek
yadsınamaz bir destek verecekti. Rosenblat kitabında betimlediği toplama
kampında tutulmuştu tutulmasına ama bir başkasının değil gelip içeridekilere elma
atması, çite yaklaşması dahi günün şartlarında imkansızdı, vs. Gerçeklerin
ortaya çıkmasıyla kitap yayınevi tarafından toplatıldı, ancak film hakları
çoktan satılmıştı; filmin halihazırda kurmaca unsurlar barındıracağını
belirten, bu nedenle projede iptale gitmeyeceğini iddia eden prodüktör Harris
Saloman, yayıncılık endüstrisini fazla fevri davranmakla suçluyor ve
Rosenblat’ın sevgiye ve umuda dair sözlerine kulak tıkanamayacağını söylüyordu.
Gelgelelim sefaletin yerleştirildiği çerçeve mühimdi ve kimse, bir başkasını, yalanlarla
kandırıp, aldatıp üzemezdi: bu, etik değildi. Rosenblat’ın söylediği yalan,
gerçekten başından geçmiş trajedileri de gölgede bıraktı ve yazarın unutuşa
terkine yol açtı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder