Trenim dörtte kalkıyordu; onlarla birlikte son bir yemek yiyecek kadar zamanım vardı. Geminin zamanında yola çıkmayacağından emin olan Durrell beni kalmaya ikna etmek için epey diretti. “Bu lanet ülkede hiçbir şey zamanında gerçekleşmez,” dedi. İçten içe bir şeylerin ters gitmesini ve kalmama neden olmasını umuyordum. Gemiyi kaçıracak olsam bir aydan önce bir gemi bulamayabilirdim, o arada İtalya Yunanistan’a savaş ilan edip beni Akdeniz’de mahsur bırakabilirdi ve bu pek güzel olurdu. Yine de gitmeye hazırladım kendimi. Artık kadere kalmış, dedim kendi kendime. Durrell ile Nancy Epidauros’a, oradan da Olympia’ya gidecekti. Ben cezaevine dönecektim.
Fayton kapıda beni bekliyordu. Durrell ile Nancy basamaklarda durup el salladı. Çıngıraklar ötmeye başladı, yağmur ve gözyaşlarından oluşan yoğun sisin içinde yol aldık. “Tekrar ne zaman buluşacağız?” diye sordum kendime. Amerika’da değil, İngiltere’de değil, Yunanistan’da değil, diye geçirdim içimden. Hindistan’da ya da Tibet’te belki. Tesadüfi bir karşılaşma olacaktı muhakkak yolda - Durrell ile arkadaşının Mistra yolunda karşılaştıkları gibi. Savaş dünya haritasını değiştirmekle kalmayacak, bütün sevdiklerimin yazgısını değiştirecekti. Savaş başlamadan önce de rüzgârlarla dört bir yana savrulmuştuk zaten bizler - birlikte yaşamış, birlikte çalışmış ve her ne yapıyorlarsa ona devam etmekten başka bir şey düşünmeyen insanlar. Savaş sözcüğünü duyunca bile dehşete kapılan, savaş çıksa da çıkmasa da Ulusal Kütüphane’de çalışmaya devam edeceğini söyleyen dostum X Yabancı Lejyonu’na katılmıştı; kelimenin tam anlamıyla pasifist olan dostum Z gönüllü ambulans şoförü olmuştu ve bir daha kendisinden haber alamamıştım; bazıları Fransa’da ve Almanya’da çalışma kamplarındaydı ve biri Sibirya’da çürümekteydi; biri Çin’de, biri Meksika’da, biri Avustralya’da. Bir daha karşılaştığımızda bazıları kör, bazıları bacaklarını kaybetmiş olacak, bazıları yaşlanacak ve saçları ağaracak, bazıları bunayacak, bazıları buruk ve sinik olacak. Dünya belki daha iyi bir yer haline gelecek, belki değişmeyecek, belki şimdi olduğundan bile beter olacak -
kim bilir?
(Miller, Henry. Marousi'nin Devi. Çeviren: Avi Pardo.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder