Kola tenekesinin üzerinde ismini aramak mı, kim olduğunu bilmek mi?
Internette bir persona oluşturmak mı, kendini tanımak mı?
Durmak bilmeksizin dönen çarkların arasında hissizleşmek mi, yoksa hissederek yaşamak mı?
Cüzdanındaki parayı yakan, tüm mal varlığından kurtulan ve uzaklara, doğanın kalbine ilerleyerek sistemin dışında yaşamayı deneyen Chris McCandless, zamanımızın ilham verici figürlerinden - romantik bir doğa idealine sığındığından değil de, giderek sığlaşan bir dünyada, birileri 'fakirler ölsün' nidalarıyla eğlendiği, birileri de ölümüne çalıştığı sıralarda başka türlü bir yaşam ihtimalini hatırlattığından... Gezginlik, hele doğada bir başına yaşamak kolay iş değil elbette; ama hayatlar giderek tek tipleşir, çalışmak tatil için katlanılan bir edime, tatilse tüketime dönüşürken nefes alamayanlar için yegane çare olabilir. Bugün, McCandless'ın yaşamından geriye, izlerini kolaj yaparcasına birleştiren bir kitap (Yabana Doğru,) belli bir perspektifte idealize ederek resmeden bir sinema filmi (Into the Wild) ve bir mezar taşı kalmış birinin saiklerine kafa yorarken, düştüğü notlardan birine takılmamak elde değil:
"Mutluluk paylaşıldığında gerçektir."
McCandless bugün aramızda olsa, bu fikre yine de sarılır mıydı bilinmez... Dokunaklı olan, bu kanıya yalnız başına doğada mücadele etmenin verdiği yılgınlıkla mı, yoksa yalnızlığını kutsarcasına çıktığı macerada bir aydınlanma yaşayarak mı vardığını asla bilemeyecek olmamız.
Görselde, Yabana Doğru'nun beyazperde uyarlamasından bir kare; McCandless, mutluluk alıntısını yaptığı Tolstoy metni Aile Mutluluğu'nu okurken canlandırılmış.
Cansız bedeninin bulunduğu, Alaska ormanlarında yer alan 142 no'lu otobüs hurdası, bugün yöreye gelen turistlerin uğrak noktalarından. Öyle ki, otobüsün önüne geçip McCandless'ın meşhur pozunu vermek, bir gelenek haline gelmiş... Paylaşmak üzere elbette; basit bir Google aramasıyla görebilir, yolunuz oralara düşerse siz de aynı fotoğrafı çektirebilirsiniz.
Mutluluk?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder