Bir yılın neredeyse yarısını devirmişiz sevgili okur, zaman koşuyor ve sanırım, bize de kaldırdığı tozu yuta yuta peşi sıra koşturmaktan başka bir iş kalmıyor. İnsan, takvimle haşır neşir olunca mecburen bir muhasebe, bir özet derdine düşüyor, zamanı geriye dönük olarak irdelemeye çalışıyor - tersi de mümkün tabii, geleceği biçimlendirmeye yönelik adımlar atmak da olası ve sanıyorum, daha sağlıklı. Geçen yıl yine bu sayfalarda paylaştığım ve IAN Edebiyat yazılarımdan birinde bahsettiğim Gelecek Kütüphanesi'ni, Margaret Atwood'un öncülüğünde yazılıp teslim edildikleri tarihlerden yüz yıl sonra yayımlanmak üzere bir yerde saklanan metinleri anımsarsınız belki, işte, benzer bir damar açtığı izlenimiyle karşımıza çıkan John Malkovich, yönetmen Robert Rodriguez ile birlikte çektikleri 100 Yıl isimli filmin, bu tarihten tam yüz yıl sonra gösterileceğini duyurdu ki bu bağlamda, bahsettiğim meseleyle alakalı gibi geliyor kulağa... Rodriguez şöyle demiş hatta: "Bu 'anında tatmin' ekseninde dönen dünyada, dilenen şeyi anında izlenebilirken şimdiye değil de geleceğe dönük bir iş yapsak nasıl olurdu?" İnsan, bu beyanın naifliğine, ne bileyim, 1980'lerden falan kalma aydınlık fütürizmine saygı duyacak oluyor neredeyse (öyle ya, yüz yıl sonrasında dünyanın dönmeye devam ettiğini, nükleer savaş vs yaşanmadığını, uzaylı istilası olmadığını ve filmin herhangi bir bağlama illa ki oturacağını vs. varsaymak şart) - sonra tabii haberin devamını okuyor ve filme, yüz yıl boyunca yaşlandırdığı konyaklarıyla övünen bir konyak firmasının sponsor olduğunu öğreniyorsunuz, işte, bunlar tam da zamanımıza uygun hareketler, aydınlanmalardan aydınlanma beğenme çağına hoşgeldiniz, vs. vs. - gel gör ki geleceği biçimlendirmek derken kasıt bu değildi.
Madem haftaya bir takım kolpacılık bahisleriyle başladık, o zaman en gerçek sağlama ortamlarının kitap sayfaları olduğunu ve bir kitabın, denize atılan bir şişenin içinde barınan bir kağıt parçasından daha uzun ömürlü ve direngen bir zaman yolcusu olduğunu anımsatalım - kimi zaman unutuluyor ne yazık ki.
Kitabına da bağlı elbette, ama insanlar okudukça kitaplar kalır.
Yüz yıl sonrasında, yahut öncesinde.
İyi haftalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder