2 Mayıs 2016 Pazartesi
Tetik
"Benim için kurmaca yazmak son derece kişisel. Yazdığım her şey epey sınırlı olan hayat tecrübemin doğrudan yansıması. Alışverişim sırasında kasiyer bir terbiyesizlik yapar mesela ve ben tutup bunu uzaylıların istilası hakkında bir öyküye çeviririm. Karım etrafımdaki olup bitenlere abartılı tepkiler gösterdiğimi söylüyor. Azıcık suçlu hissetmemi gerektirecek bir şey olmuşsa aşırı suçlu hissederim. Azıcık gerginlik duymam gereken bir durum varsa aşırı gerilirim. (Bindiğim) Taksilerin şoförlerine duygusal olarak bağlanıveririm. Sokakta birileriyle tartışır, eve gittiğimdeyse kötü hissedip elimde bir kekle onları ziyarete giderim. Her şey çok fazla gelir bana. Bu hem keyifli hem de yorucudur bazen, ama bir öyküye aktarıldığında makul bir duygusal atmosfer sunabilir. Gerçek hayatta tuhaf davranışlar sergiliyorumdur oysa sadece." - Etgar Keret, Rumpus söyleşisi
Ne zamandır Etgar Keret ile ilk tanışmamızı düşünüyorum ama bir türlü hatırlayamıyorum... Hafızam çoğu insanınkinden iyidir, ara ara kopuk yerleri olsa da, genelde, anımsamak istediğim hemen hiçbir şeyi unutmam, ama bunu, ilk karşılaşmamızı, birbirimize neler dediğimizi anımsamıyorum: ITEF için İstanbul'a gelmişti, kaldığı otelin lobisinde o ve eşi ile ilk kez tanışıp görüşmüş olmalıyız, ama hatırımda hiçbir şey kalmamış. Festivali, beraber geçirdiğimiz vakitleri, konuştuklarımızı, yemekte ne yediğine kadar hatırlıyorum - ama o ilk ana dair hiçbir şey kalmamış zihnimde.
Keret'in öyküleriyle ilk olarak Gazze Blues'un İngiltere edisyonu sayesinde tanışmıştım. O zamanlar, Nimrod Çıldırışları'nın Türkçede -hem de Avi Pardo'nun çevirisiyle- yayımlanmış olduğunu bilmiyordum. En sevdiğim Keret öyküsünü seçmek çok zor benim için ama okuyunca beynimden vurulmuşa döndüğüm ilk Keret öyküsü bu olmalı: Nimrod Çıldırışları. Kurmacanın okur üzerindeki etkisini açabildiği empati damarına bağlayanlar var ve ben, bu hikayeyi gözlerim dolmadan okuyamıyor, empati kurduğum belli bir tarafını da bulamıyorum. Abartılı bir tepki belki, ama her okuyuşumda böyle bu. Aynısı, Domuzu Kırmak'ın önsözü için de geçerli. Empati midir bilemem ama yazının bir simyası olduğu yadsınamaz - ifade etmesi güç olan bir şeyleri tetiklediği kesin hiç değilse.
Domuzu Kırmak, ağırlıklı olarak Missing Kissinger adlı kitapta yer alan, daha önce yayımlanmamış öykülerden oluşuyor. En sonda bulunan ve kitaba adını veren öyküyü, Beşir'le Vals'ten anımsayacağınız David Polonsky resimlemiş. Polonsky'nin imgelemindeki çocuk, benim zihnimdekinden farklı, ama resimleri gördüğümden bu yana benim zihnimde canlananın nasıl bir çocuk olduğunu da söyleyemez oldum. Keret öykülerinde çocuklara bahşedilen özel bir yer var - çocuklara, sihirbazlara, genel olarak birtakım hezimetleri aşmaya çalışanlara... O hezimetler ki, bütün paranızı yatırdığınız işin fos çıkmasını içerebildiği gibi, her gün bindiğiniz otobüsün şoförünün kapıları açmamasını da kapsayabiliyor. En derin yaralar, en gelip geçici kaygılarla yan yana durabiliyor ve hayal kırıklıkları, küskünlükler ve kayıpların -irili ufaklı- el ele verdiği şeye, hayat deniyor. Seni çok seviyorum diyecekken astım krizi geçirmek ve kendini acilde bulmak gibi mesela, diyeceğini diyemediğin için utanmış, ama ölmeyip krizi atlattığın için sevinçli, halen nefes aldığın için ne olduğunu bilmediğin bir merciye müteşekkir halde... İstemsiz, kendiliğinden gelişen bir biçimde.
B-e-n-i-y-a-l-n-ı-z-b-ı-r-a-k-m-a-y-ı-n demişti Nimrod öyküde, ama kimbilir, belki her şey, anlatıcının zihninde şekillenmekteydi.
Domuzu Kırmak, şimdi tüm kitapçılarda. Görsel, Londra'dan: Endless.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2012'deki İstanbul Modern buluşmasında Nimrod Çıldırışları'nı çok beğendiğimi, diğer tüm hikâyelerinden farklı olarak karakterlerin sayfalardan fırlayıp gerçek hayatta can bulduklarını söylediğimde, "Nimrod Çıldırışları diğer hikâyelerimdem gerçekten farklıdır. Çünkü senin dediğin gibi oradaki karakterler gerçektir. Yani, hikâyeyi anlatan karakter dışındaki iki kişi, benim gerçek hayattaki arkadaşlarımdır,” diye cevap vermişti.
YanıtlaSilEtgar'ın bu cevabı (kısaltılmış hali bu) benim için "mutluluktan öte, saadetti."