Haftanın beş günü güncellediğim blog’a o kadar uzun zamandır yazmamışım ki yeniden başlarken girizgah yapacak, klasikleşmiş ‘Yazmadım ama bir sor bakalım, neden yazmadım’ temalı bir şeyler anlatacak halim yok doğrusu; o zaman öyle gerekmiş demek, şimdiyse yeniden yazma ihtiyacı duydum. Bu bloğu açalı on yıl olmuş neredeyse, biz Siren için çalışmaya başlayalı on yıl; on yıl boyunca, iyi zamanlarımda haftanın her günü yazmışım, onun dışında ara ara kayıplara karışmış, o aralarda kendi sağlamalarımı çıkarmışım. Türlü mikroblog alanı varken, herkesin herkesle dalaşmaya hazır gibi göründüğü Twitter’dan yaşamı yeterince estetik olmayanların sürüldüğü Instagram’a varana değin çeşitli platformlar dururken tarih öncesinden kalmış gibi duran Blogspot’ta etkinliğe devam edeceğiz; zira bu blog, bir kitabın hazırlık sürecinin resmi olmayan ayrıntılarını -bize neler düşündürdüğünü, neler çağrıştırdığını, nelere uzanmamızı sağladığını- paylaşmak üzere kuruldu ve zaman içinde yazarı için sağlama tahtasına dönüştü; öyle bir sağlama tahtasıydı ki bu, zaman içinde, kitaplar hakkındaki gayriresmi söylemlerimiz bir yana, bizlerin de dışavurum alanı haline geldi. Benimsediğimiz tüm diğer yerler gibi bu alanı da terk edecek değiliz, ama herhalde ara sıra, yerimizde rahatımız yerinde diye herhalde, uzun molalar verebiliriz.
Ve sonra… Sonra geri geliriz.
Yeniden merhaba.
(Görsel: Lise Sarfati'ye ait.)
Benim için de öyle bir dönem, silkelenme tekrar bloga sahip çıkma zamanı geldi sanki kolay gelsin sevgiler :)
YanıtlaSil