Tramvayın ne
zaman gelip gittiği belli değil.
Sert yapraklı
kavaklar değilse eğer, onun hışırtısını duyar gibiyim. Yanaşmış çoktan, bugün beni hemen almak niyetinde.
Karar verdim, binerken hasır şapkalı ihtiyara öncelik tanıyacağım. Ben geldiğimde o, kim bilir ne zamandır durakta.
Gerçi eli ayağı tutmayan biri
değil ama, gölgesi
kadar ince, kambur, bitkin. Pantolonunun altında ne kaba et ne de kalça var,
yalnızca dizlerinin tümsekleri. Gelgelelim tam da şimdi, vagonun kapısı açılırken yere
tükürmeden duramıyorsa ondan önce binerim. Hemen hemen tüm koltuklar boş ve ihtiyar onlara göz gezdirip ayakta
dikiliyor. Demek ki yorgun değil bu yaşlılar, ayakta durmak için oturacak yer bulunmayacak günlerin
gelmesini beklemiyorlar. Bu yaştakiler kimi zaman: Mezarda zaten uzun uzun yatacağız, der. Ne ki ölümü hiç düşünmezler bunu söylerken, haklıdırlar da.
Sırası yoktur asla, gençler de ölür. Ayakta durmak zorunda değilsem hep otururum ben. Oturarak yolculuk
etmek, oturarak yürümek gibidir. Adam beni süzüyor, boş vagonda hemen hissediliyor. Zihnim onunla
konuşamayacak kadar
dolu, yoksa bakacak ne bulduğunu sorardım. Bakışının huzurumu kaçırması umurunda değil. Pencerenin ardında şehrin bir yarısı uzanıyor, ağaçlar ve evler birbirinin yerini alıyor.
Bu yaştakilerin
hislerinin, gençlerinkilerden daha güçlü olduğu söylenir. Belki bugün el çantamda küçük
bir havlu, diş macunu ve diş fırçası olduğunu bile hissediyordur. Ve mendil olmadığını, çünkü ağlamak istemiyorum. Paul, Albu’nun beni
bugün bürosunun altındaki hücreye götürmesinden ne denli korktuğumu hissetmedi. Bir şey söylemedim, o durumda zaten çok
geçmeden öğrenir. Tramvay
yavaş gidiyor. İhtiyarın hasır şapkasında lekeli bir şerit var, muhtemelen ter ya da yağmurdan.
Albu her zamanki gibi beni karşılarken tükürüklü tükürüklü öpecek elimi.
Albu her zamanki gibi beni karşılarken tükürüklü tükürüklü öpecek elimi.
(Herta Müller, Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım. Çeviren: Mustafa Tüzel. Görsel, Viyana'dan, "Her Yerde Yabancı.")
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder