12 Mayıs 2015 Salı

Yabancı


Tramvayın ne zaman gelip gittiği belli değil.
Sert yapraklı kavaklar değilse eğer, onun hışırtısını duyar gibiyim. Yanaşş çoktan, bugün beni hemen almak niyetinde. Karar verdim, binerken hasır şapkalı ihtiyara öncelik tanıyacağım. Ben geldiğimde o, kim bilir ne zamandır durakta. Gerçi eli ayağı tutmayan biri değil ama, gölgesi kadar ince, kambur, bitkin. Pantolonunun altında ne kaba et ne de kalça var, yalnızca dizlerinin tümsekleri. Gelgelelim tam da şimdi, vagonun kapısı açılırken yere tükürmeden duramıyorsa ondan önce binerim. Hemen hemen tüm koltuklar boş ve ihtiyar onlara göz gezdirip ayakta dikiliyor. Demek ki yorgun değil bu yaşlılar, ayakta durmak için oturacak yer bulunmayacak günlerin gelmesini beklemiyorlar. Bu yaştakiler kimi zaman: Mezarda zaten uzun uzun yatacağız, der. Ne ki ölümü hiç düşünmezler bunu söylerken, haklıdırlar da. Sırası yoktur asla, gençler de ölür. Ayakta durmak zorunda değilsem hep otururum ben. Oturarak yolculuk etmek, oturarak yürümek gibidir. Adam beni süzüyor, boş vagonda hemen hissediliyor. Zihnim onunla konuşamayacak kadar dolu, yoksa bakacak ne bulduğunu sorardım. Bakışının huzurumu kaçırması umurunda değil. Pencerenin ardında şehrin bir yarısı uzanıyor, ağaçlar ve evler birbirinin yerini alıyor. Bu yaştakilerin hislerinin, gençlerinkilerden daha güçlü olduğu söylenir. Belki bugün el çantamda küçük bir havlu, diş macunu ve diş fırçası olduğunu bile hissediyordur. Ve mendil olmadığını, çünkü ağlamak istemiyorum. Paul, Albu’nun beni bugün bürosunun altındaki hücreye götürmesinden ne denli korktuğumu hissetmedi. Bir şey söylemedim, o durumda zaten çok geçmeden öğrenir. Tramvay yavaş gidiyor. İhtiyarın hasır şapkasında lekeli bir şerit var, muhtemelen ter ya da yağmurdan. 

Albu her zamanki gibi beni karşılarken tükürüklü tükürüklü öpecek elimi.
(Herta Müller, Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım. Çeviren: Mustafa Tüzel. Görsel, Viyana'dan, "Her Yerde Yabancı.")

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder