18 Mayıs 2015 Pazartesi

Mücadele

Boş sayfanın karşısında dehşetle titreyen yazarın imgesinden çıktığımız bu tuhaf yolda yine boş sayfanın başındaki manzaraya dönelim... Sendromlara konu olacak, yaratıcı kişinin elini ayağını bağlayacak denli ürkütücü mü boş sayfalar gerçekten? Peki iki boş sayfa, birbiri ile aynı mı? Bir başka düzlemde, yazarların yayınevlerine kontratlarla bağlı olmadığı, yeni kitabın ne zaman çıkacağına yönelik sorularla bombardımana tutulmadıkları, kitlelerin iştahlarına yönelik yeni, yepyeni içerikler icat etmeleri şart koşulmayan farklı bir düzlemde, boş sayfa dehşeti değil, yazının olasılıklarını ve sınırsızlığını da simgelemeli oysa. Romancı Jonathan Safran Foer, zamanında, Playboy’da kaleme aldığı bir yazıda boş sayfa koleksiyonu yaptığından bahsediyor; Isaac Bashevis Singer’a ait boş bir sayfa edinip duvarına asan yazar, yazarlık serüveni içinde kendi önündeki boş sayfalara, tıpkı suyun yüzeyindeki yansımasına dalan Narcissus gibi dalıp gittiğini, boş sayfaların aynasında kendini aradığını anlatıyor. Zaman içinde Susan Sontag’dan David Foster Wallace’a, Don DeLillo’dan Victor Pelevin’e, hatta Sigmund Freud’a varan bir yelpazede yer alan isimlerden topladığı boş sayfalardan ilham aldığını belirten Foer, Çıplak Sayfalar Projesi adlı girişimiyle okurlardan, derginin bu amaçla boş bıraktığı sayfayı yırtıp, üzerlerine kendi hikayelerini yazarak göndermelerini rica etmiş. Çıplak kadınlarla bezeli, bir sayfalık ilan bedeli yüz bin dolar civarında olan, on milyonluk okuruyla Playboy mecrasının seçilmesi, Çıplak Sayfalar Projesi’ni ilgi çekici kılan unsurlardan biri kuşkusuz... Bütün bunlar bir yana, proje vasıtasıyla öne çıkan temel bir gerçek var ki bu altını tekrar tekrar çizmek gerek:

Boş sayfayla mücadelede ilk kural: Yazmak.

(Istanbul Art News Edebiyat, Ocak sayısında yayımlanmış yazıdan bir kesitle haftaya merhaba.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder