27 Mayıs 2014 Salı

Yazgı



“İnsan alın yazısını yerine getirmezse yazgı onu kuyruğundan sürükler...”*

Tek gerçeğin akış olduğu dünyada, kendi yatağını belirleyebilen bir akarsu olmak... Miller’ın alın yazısı dediği, yazgıdan farklı olarak, kişinin yüreğinde, ta derinlerde bildiği ama dünya işlerine kapılarak görmezden gelmeye yatkın olduğu, bir tür itici güç. Oğlak Dönencesi ise, koordinatları birileri tarafından çok önceden saptanarak herkese dayatılmış bir dünyaya, kişiyi alın yazısından koparıp yazgısına hapseden çarklara karşı atılan bir isyan çığlığı.

Alın yazısı mı? Miller’ınki gerçeği söylemek, onu ifade edebilmek, olgulardan ibaret olanı değil her şeyi kapsayan biçimiyle salt gerçeği ortaya koyabilmek olsa gerek. Nesnel gerçeklik denen yanılgıyı değil, deneyime dayalı, ifade etmesi ise bir o kadar güç olan gerçekliği.


(Paris Söyleşileri, Henry Miller & G. Belmont. Çeviri: Özdemir İnce. Simavi Yayınları, 1991. Görsel, Brassai.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder