4 Ağustos 2010 Çarşamba

Kendine ihanet

Ruth günün geri kalanını, koşuya, markete ya da sadece tırmıkla arka bahçedeki yaprakları temizlemeye gitmek için kendini isteksizce telkin ederek kanepede uzanarak geçirdi. Banyoyu temizlemek bile orada öylece yatıp cehenneme gidebileceği ihtimalini göz önünde bulunduran bir adamla sevişme hayalleri kurmasını engellemek yolunda atılacak bir adım olabilirdi.

Bu durum, utançtan da kötüydü. Tim’e öfkelenmeye ve yaptığının hesabını vermesi için onu sorgulamaya hakkı vardı. Bunun yerine adamın çenesindeki küçük gamzeyi, ağzından önce gözlerinde beliren gülümsemeyi ya da o kocaman müzisyen ellerinin bedeninde gezinmesinin ne kadar hoş olacağını düşünmek sadece aptalca değil aynı zamanda kendine ihanetti.

Fiziksel olarak çekici bulduğunuz biriyle ilk defa yalnız kalmanın ve sizi birbirinizden ayıran tek şeyin aranızdaki hava ile kendi kararsızlığınız olduğunu fark etmenin verdiği o tuhaf, gizli ürpertiyi daha adam mutfak sandalyesine oturur oturmaz hissetmişti. Bütün yapması gereken uzanıp elini onunkinin üzerine koymaktı. O zaman her şey daha farklı olacaktı. Birbirleriyle konuşurlarken kafasında sürekli bu hareketi canlandırmış, yumruklarını sıkıp gevşetirken elini kucağından kaldırıp masanın altına kaydırmanın ne kadar kısa bir zaman alacağını düşünmüştü.

Fakat bunları yapamamıştı ve Tim çoktan gitmişti.


(Tom Perrotta, Yatak Odası Dersleri. Çeviren: Banu Irmak & Hakan Toker.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder