29 Eylül 2015 Salı

Hiçbir şey olmamış gibi...


Evimin hemen yanındaki kafede çok tatlı bir garson kız var. Kafenin mutfağında çalışan Benny, bana kızın erkek arkadaşı olmadığını, adının Şikma olduğunu ve arada sırada, eğlence niyetine uyuşturucu kullanmayı sevdiğini söyledi. Kız orada çalışmaya başlamadan önce o kafeye hiç gitmemiştim - bir kez bile. Ama şimdi beni her sabah orada, bir köşede otururken görebilirsiniz. Espresso içerken. Gazetede okuduğum şeylere, diğer müşterilere, kurabiyelere dair onunla laflarken. Bazen onu güldürmeyi bile beceriyorum. Güldüğünde içim ferahlıyor. Birkaç kez onu sinemaya davet etmenin eşiğine geldim. Fakat sinema fazla aşikâr. Sinema, yemeğe çıkmayı ya da hafta sonunu kumsalda geçirmek üzere Eilat’a uçmayı teklif etmeden hemen önceki adım. Birini sinemaya davet etmek tek bir anlama gelir: “Seni istiyorum.” Ayrıca ilgi duymuyorsa ve hayır derse tatsız bir durum hasıl olur. Bu yüzden, onu ot içmeye davet etmek daha mantıklı geldi bana. En kötü olasılıkla, “Ot içmem,” der ve ben keşlere dair bir espri yapıp hiçbir şey olmamış gibi bir espresso daha söyleyerek yoluma giderim.

(...)

(Istanbul Art News'ün Eylül sayısında, hiçbir kitabında yer almayan, Avi Pardo çevirisiyle yeni bir Etgar Keret öyküsü var, sevenlere duyrulur - ay bitmeden kitabevlerinden, sonrasında ise online satış yapan sitelerden temin edebilirsiniz.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder