2 Mart 2015 Pazartesi
Saymazsak...
Edebiyat ekseninde dünya hallerine değinen blog, blog yazarının dünya halleriyle giriştiği aşırı mesai sonrasında bir haftalık sekteye uğradı, fakat asayiş berkemal, paniğe mahal yok... Şubat ayını ve iki cemreyi geride bıraktığımız yeni ayın ilk haftasında, belki de baharın eşiğinde -tuhaftır, İstanbul'da baharın gelmekte olduğuna dair ilk işaret, sokaklarda ellerinde mimoza demetleriyle dolaşan insanlar; ortalıkta ağaç namına pek az şey olduğu için baharı çiçekçi faaliyetleriyle izlemek mümkün ancak, eğer Burgaz'da yaşamıyorsanız- aktivite devam ediyor. Gerçi dünya gündemi Işid katliamlarından 'elbise'nin ne renk olduğuna yönelik spekülasyonlar arasında gidip gelirken akıl sağlığı seviyesini kestirmek pek olası değil, belki de, evet, hepimiz borderline'ız bu devirde, diğer arazlarımızı saymazsak elbette.
Her neyse.
Çağa özgü çılgınlık notasından devam edelim öyleyse, K24'te rastladım, Nebraska Üniversitesi'nden bir profesör, kırk bir bin üç yüz seksen üç eser inceledikten sonra şu çıkarımı atmış ortaya: "Edebiyat dediğin altı şemadan ibaret." Suyzhet adını verdiği bir yazılımla akıllara durgunluk veren şemalar çıkaran Matthew Jockers, analiz kıstaslarını Vonnegut'un 'Öykünün Biçimi' şemasından ilham alarak geliştirdiğini söylüyor; metodolojisi tartışmaya açık - iddia ise, talihsiz biçimde, bizim topraklarımızda yaşayan bir popçunun topu topu yedi notayla kaç özgün beste yapılacağına yönelik isyanını çağrıştırır cinsten maalesef. Araştırmanın temel önergesi, insanlık deneyiminin temelinde yatan evrensel motiflerin anlatılarda kendilerini tekrarlayarak karşımıza çıktığı ve anlatılanın, bağlam farklı olsa da, hemen hemen aynı motifleri güttüğü yolunda. Jockers'ın yazılım destekli şemaları size bir şey ifade etmiyorsa benim önerim biraz eskilere uzanıp Joseph Campbell'ın anlatıda evrensel temalara odaklanan eserlerine eğilmek olacak, fikirlerine katılmasanız dahi anlatıya veri yığını muamelesi yapılmaması dolayısıyla belki bir ferah nefes alabilirsiniz.
Belki.
Bir elbisenin ne renk olduğu hususunda dahi mutabık kalamadığımız bir dünyada, çıkarımların göreceli olduğunu öne sürmek çok da anlamsız sayılmaz halbuki.
Her şeyin sayısal değerlere endekslendiği bir çağda, saymadan yaşamak mümkün olamaz mı peki?
Son sözüm salt beni bağlar tabii: Dore-açık mavi.
(Görsel, Galata'dan.)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder