...
Bu yazıyı kaleme
aldığım sırada, Halkların İklim Yürüyüşü kapsamında dünyanın dört bir yanında eylemler
düzenlenmekteydi. Yüz milyon kadar insan, 23 Eylül’deki İklim Zirvesi öncesinde
gezegenin geleceğine dair kaygılarını ortaya koymak üzere harekete geçmiş,
küresel olarak gerçekleşen en büyük eyleme imza atmıştı. Gelecek, ekolojik
bağlamda, pek de iç açıcı görünmüyordu.
Gezegenin
geleceği bir yana, kitapların geleceği, bilhassa dijital devrimin
başlangıcından bu yana büyük bir hararetle tartışılmaya devam ediyor. Umberto
Eco, kitabın tıpkı makas ya da tekerlek gibi bir nesne olduğunu, icadından
sonra daha iyisinin yapılamayacağını[i]
ifade ederek noktayı koymayı denediyse de, çağın yeniliklerinin ışığında tartışmalar
dinecek, uzlaşma sağlanacak gibi görünmüyor. Tahayyülü ancak şimdiki zamanın
verileriyle mümkün olan gelecek, geleneksel anlamda kitaplar ve dolayısıyla
kütüphaneler söz konusuyken ekolojik resmin aksine, daha puslu, daha bilinmez
bir çehreye sahip.
Ulusal medyada
kütüphanelerin dijital alt yapılara geçmekte olduğuna yönelik haberler artadursun,
geçtiğimiz günlerde, İskoç sanatçı Katie Paterson’ın girişimiyle, tabir
yerindeyse akıntının tersine bir girişimin ilk adımlarının atıldığı duyuruldu:
Gelecek Kütüphanesi. Kütüphanenin, yüz yıl boyunca her sene, yayımlanmamış,
yeni bir metni alarak mühürlü bir kutuda saklayacağı ve 2114 yılında bu
metinleri yayımlayacağı açıklandı. Gelecek Kütüphanesi, tohumları bugün atılan,
hasadı sonraki kuşaklara kalan bir girişim; zemini, şimdilik Oslo dışındaki
Nordmarka civarına dikilmiş, yüz yıl sonra kitap kâğıdına dönüşecek bin
fidandan ibaret. Kütüphanenin bu sene edindiği ilk kitap ise, distopik gelecek
tahayyülüyle bilinen Margaret Atwood’a ait.
Kozmokomik Sanat
“Dua et bizim
için, bir zamanlar uçabileceğimizi düşünürdük biz de.”[ii]
Gelecek
Kütüphanesi’nin yaratıcısı Katie Paterson, 1981 doğumlu bir sanatçı; bugüne
değin yaptığı işlerin hemen hepsinde zaman ve uzama dair duyarlılığı ön plana
çıkıyor. Bütün Ölü Yıldızlar isimli işi için, kayıtlara geçmiş tüm kaymış
yıldızlara ait bir harita çıkarmış; İkinci Ay ile aya ait bir taş parçasının
hava yolu kargosu vasıtasıyla dünyanın etrafında seyahatini sağlamış.
Karanlığın Tarihi ise, karanlığa dair, milyonlarca yılı kapsayan imgelerle uzun
soluklu bir arşiv oluşturan bitimsiz bir iş olarak tanımlanıyor. Dünya-Ay-Dünya
adlı işi için Paterson, Ayışığı Sonatı’nın Mors alfabesine dönüştürülerek radyo
sinyalleri vasıtasıyla Ay’a gönderimini sağlamış ve Ay’dan yansıdığı kadarıyla
sonatı, yeniden notalara aktararak, kendi kendine çalacak bir piyano düzeneği yardımıyla,
2014 Edinburgh Sanat Festivali bağlamında sergilemiş.[iii]
The Guardian, Paterson’ı, Calvino’yu
anıştırarak ‘Kozmokomik Sanatçı’ diye niteliyor ve bilinen ile bilinmeyeni kozmokomik bir şiirsellikle harmanladığını
belirtiyor.[iv]
Paterson, sanatından bahsederken, eserlerinde hayal gücünün merkez konumda
olduğunu söylüyor; kayıp gitmiş yıldızların, aydan dünyaya yansıyan müziğin ya
da ayın dünyanın etrafında bir kargo uçağıyla seyahatinin temsili vurgusu,
sonsuzluk çağrışımlarıyla, uzay ve zamana dair dipnotlar açan tasavvur
süreçleriyle iz bırakıyor. Slow Space adlı uzun vadeli sanat girişimleri
projesi kapsamında yürütülen Gelecek Kütüphanesi ise, Paterson’ın diğer işleriyle
örtüşen niteliğiyle, bugünün kelimelerinin yüz yıl sonrasında nasıl bir akis
yaratacağını hayal etme imkânı tanıyan bir zemin yaratıyor... Tabii unutmamak
kaydıyla: Yüz yıl sonra, bugünün teknikleriyle kâğıda basılmak üzere saklanan
bir metnin hayali, kuşkusuz bunu mümkün ya da geçerli kılacak bir dünyanın var
olacağını kabul etmekten geçiyor. Bilim-kurgu, metnin içeriğinden bağımsız
olarak, tam da burada devreye giriyor esasında; yüz yıl sonrasının kitaplarını
nerede, hangi formatta canlandırdığınızı sorgulamış, kendi ütopik/distopik gelecek
resminizi çizmiş oluyorsunuz.
Katie Paterson,
Gelecek Kütüphanesi’nin, bir asır sonra ev sahipliği yapacağı metinlerle
birlikte büyüyen ağaçlardan oluşmasından heyecan duyduğunu belirtmiş. Atwood’un
kelimelerinin bu ağaçlarla birlikte büyüyeceğini, ağaç halkalarının kitaptan
bölümlere dönüşeceğini ve böylelikle, yüz yıl içinde orman olacak fidanlıkla ile
yayımlanmak üzere mühürlü, ahşap bir kutunun içinde bekleyecek metinlerin arasında
özel bir bağ kurulacağını eklemiş.[v]
Gelecek bir yana, girişimin şimdi, bizlere verdiği mesaj oldukça güçlü: Bugün,
bu zamanda, kâğıttan mamul kitapların ömrü tartışmaya açılmışken yüz yıl sonra
kitap kâğıdına dönüştürülecek bir orman alanı yaratmak, kitabın bildiğimiz
şekliyle varlığını sürdüreceğine, hiç değilse kültürel ortamdan tamamen
silinmeyeceğine dair inancı ortaya koyuyor ve bu, azımsanacak bir iddia
sayılmaz.
[i] Eco, Umberto & Carrierre, Jean Claude.
Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın.
Çeviren: Sosi Dolanoğlu.
[ii] Atwood, Margaret. “Ölü Gezegende Bulunan
Zaman Kapsülü.” Başka Dünyalar.
Çeviren: Selin Siral.
[iii] www.katiepaterson.org
[v] Paterson’ın şairane betimlemelerini
okurken ister istemez nükleer savaş, iklim felaketi, orman yangını gibi
senaryolar geçiyor aklımdan; distopyalar ile beslenmiş bir nesilden geldiğimden
olsa gerek.
-----
Yazının tamamı, Ekim 2015'de, IAN Edebiyat'ta yayımlanmıştır.
Kitaplar bizi iyileştirir... Ve söylemeden olmayacak: Hepimize geçmiş olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder