19 Kasım 2015 Perşembe

Kayıp

"İnternetle ilişkim, :) ile olan ilişkim gibiydi. :)’den ve başka insanların :) işaretlerine, :-) ve :> işaretlerine maruz kalmaktan nefret ediyordum. En çok da :))’den nefret ediyordum çünkü bana gıdımı anımsatıyordu. Sonra :( ve :-( ve ;-) ve ayrıca ;) ve ne anlama geldiğini bile bilmediğim *-) vardı, gerçi D:< ya da >:O veya :-& kadar anlaşılmaz değildi. Gerizekâlılar tarafından tasarlanan bu basitleştirilmiş ifade biçimleri öyle karmaşık hiyerogliflere dönüşüyordu ki zekâmı kat kat aşıyordu. Bir de animasyonlu olanlar vardı, kirpikleri ve kırmızı dilleriyle ekrandan bana imalı imalı göz kırpan tombul sarı emotikonlar seksi çağrıştırıyor, onlarla sevişmemi istiyorlardı. Ne zaman animasyonlu bir emotikon eklenmiş bir e-posta okusam mesaimin dengesini sarsan şiddetli bir cinsel gerilim hissediyordum ve yalnızca bir diş hekiminin hijyen gerektiren alışkanlıkları sayesinde iPad’e bakarak Gümbürtü Kutusu’nda otuzbir çekmenin cazibesine karşı koyuyordum. Asla emotikon kullanmayacağıma yemin etmiştim... ta ki bir gün, aniden ve fazla düşünmeden ilk :)’imi kullanana dek. Sonrasında, baştaki direncime rağmen :) meslektaşlarımla, hastalarımla ve yabancılarla yaptığım gündelik yazışmaların parçası haline geldi, Red Sox sohbet odalarında ve mesaj panolarında sık sık kullandığım bir işarete dönüştü. Dünyanın en tembel ve iğrenç güdülerine karşı savunmasız kalmış, teknoloji karşısında ilkelerimin aşınmasına karşı koyamamıştım. Çok geçmeden :( ve ;) ve ;( işaretlerini de kullanmaya başlamıştım ve bundan sonra sıra animasyonlu emotikonlara gelmişti; şimdi, insani duygularımın engin derinliğini bu sığ kısa yollara, bu dizgisel ergenliklere indirgeme niyetim olmamasına rağmen, bütün gün indirgiyor, indirgiyor, bu emotikonlara iç dünyamın sarsak ağırlığını yüklüyor, taşıtıyordum... bunun ne zaman ve nasıl olduğunu bilmiyordum. Gerçek duyguları ifade etmenin yüzeysel bir yöntemi olduğunu bile bile, emotikonlara haklı bir öfkeyle nefret beslememe rağmen sürekli kullanıyordum onları. Emotikonlardan tiksinmem ve nihayetinde onlara teslim olmam internetle aramdaki daha büyük mücadelenin yansıması olmasa bu kadar canım sıkılmazdı. İnternetin sinsi ayartmalarına karşı koymak için elimden geleni yapmıştım ama en sonunda dişçi koltuğunun başında, metroda F hattında, Central Park’ın çimenlerinde sırt üstü yatarken bile ego-cihazıma bakarak internette kendimi kaybeder hale gelmiştim."

(Alıntı: Makul Bir Saatte Yeniden Uyansam, Joshua Ferris. Çeviren: Begüm Kovulmaz. Sene sonuna geldik; listelerin sıralandığı, özetlerin geçildiği, bir yılın dökümünün çıkarıldığı günlerdeyiz ve Oxford Sözlüğü, her yıl olduğu gibi bu yılın da kelimesini seçti, fakat bu kelime, geleneksel sözlüklerde yer almıyor, zira harflerle yazılmıyor... Yılın kelimesi bir emoji ve gülerken gözünden yaş gelen görsel seçilmiş. (Şahsen ben, bunu hiç, bir kere olsun kullanmamış, global eğilime kapılmamışım; gülmekten gözümden yaş gelmemiş anlaşılan, hep ciddi, hep ciddi...) Bu piktografın global kullanımındaki artışa dikkat çeken Oxford komitesi, Yılın Kelimesi için kısa listeye giren ama gülerken gözünden yaş gelen emojiyle boy ölçüşemeyen kelimeleri de açıklamış, kelimelerin arasında popüler kültürde sık sık kullanılan İngilizce kelimelerin yanı sıra mülteci anlamına gelen refugee de yer almakta, ama bu ifadeyle boy ölçüşememiş. Kelimeler ya yetmiyor bize ya da biz onları tüketmişiz, orasına siz karar verin. Emoji demişken, bkz. Emoji-dick.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder