Geçen hafta, onca yorgunluğun, koşturmacanın arasında, yoğun geçmiş bir kitap fuarının hemen ardından iki tuhaf haber biraz gülümsememi sağladı. Haberin birinde, California'da kaybolan papağanın, deri altındaki çip yardımıyla dört yıl sonra bulunup sahibine kavuştuğu ancak artık İspanyolca konuştuğundan bahsediliyordu. Papağanın macerası füg durumunca mı, yoksa başka türlü mü karşılanır bilinmez ama Sendak'ın Vahşi Şeyler Ülkesinde'sinden Alice'e uzanan bir bağlamda, bir tür tavşan-deliğinden-aşağı öyküsü gibi değerlendirilebilir elbette. Diğer haberde ise, Londra'da, Waterstones kitapçı zincirinin Trafalgar şubesinde üst katta kitap incelemekte olan bir adamın çalışanların mağazayı kapatmasıyla içerde saatlerce mahsur kaldığı ve ancak sosyal medyada yaptığı çağrılar, mahpusluğunun 'canlı yayını' sonrasında 'kurtarıldığı' söyleniyor, Waterstones'un adamı dışarı çıkarttıktan sonra bir tweet atarak şahsın 'özgürlüğüne kavuştuğunu' paylaştığı belirtiliyordu. Adamın Waterstones'un kitap rafları arasında geçirdiği saatler, papağanın kayıp olarak geçirdiği dört sene gibi meçhul ve karanlık değil gerçi, ama bu hikayede de, akla tavşan-deliğinden-aşağı yuvarlanan Alice'i getiren unsurlar mevcut. Işıkları sönmüş, birkaç katlı, kitap raflarıyla dolu bir binada, rafların arasında kısılı, bir başına kalmak... Olasılıklar kişiye göre değişir elbette, ama hayali, vaatleri, olasılıkları güzel.
Kitap fuarının ardından, Frankfurt'tan Türkiye'ye dönerken uçakta, Murakami'nin Aralık ayında yayımlanacak Tuhaf Kütüphane'sini okudum bu arada. Uzun bir öykü esasen, ancak Almanya, illüstrasyonu bol, sert kapaklı bir edisyon hazırlamış. Waterstones'da unutulan adamın öyküsüyle paralel bir öykü bu; kahraman, kitap okumak üzere gittiği kütüphanenin bodrumunda, 'tuhaf' olduğunu söylemekle yetineceğim bir figür tarafından esir alınıyor, olaylar biraz Alice, biraz Sendak, biraz da, Murakami usulü fantastik detaylarla örülü olarak ilerliyor.
Ve evet, hayat da denen tuhaf kütüphanede, bir yerden sonra tüm öyküler okurun zihninde birbiriyle kesişmeye, üst üste binmeye başlıyor.
Hoş geldin papağan.
(Yukarıdaki görselde Frankfurt Modern Sanat Müzesi'nin merdivenleri, aşağıda Dom Römer metro çıkışında yer alan 'Keine Kunst' (Sanat Değil) serisinden nasibini almış bir duvar; PicFX yardımıyla.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder