13 Aralık 2010 Pazartesi

Yaşamın dehşeti



PEN/Hemingway ödüllü genç yazar Joshua Ferris'in son romanı Bilinmeyen, kimselerde görülmemiş bir rahatsızlıktan mustarip bir adamın hayatla, dünyayla ve bedeniyle mücadelesini konu alıyor. LibraryThing söyleşisinde yazara hastalığı kurgularken nereden yola çıktığı sorulmuş, cevap şöyle:

Az rastlanan rahatsızlıkların çeşitliliği dehşet ve şaşkınlık verici. Meraklıların az rastlanan hastalıklar web sitesine bir bakmalarını öneririm. Birinden birine yakalanacağınıza ikna oluyorsunuz. Kanser, kalp hastalığı, araba kazası falan değil de ölümcül Q ateşinden gideceğinize dair şüpheniz kalmıyor. Ya da vücut sistemini çökerten Shy-Drager sendromundan... Ya da öleceğinize değil de, Klüever-Bucy sendromu geliştireceğinize, temporal loblarınızın hasar göreceğine ve sonuç olarak tuhaf nesneleri cinsel anlamda çekici bulmaya başlayacağınıza... Veya Morgellon hastalığına tutulacağınızı düşünüyorsunuz, bu tabloda hasta ipliksi bir şeylerin derisinin altında gezindiğinden ve tenini kesip yaktığından şikayetçi oluyor. Site kendini hasta sanmaya meyilli olanlar için dört dörtlük.

Ama Tim'in rahatsızlığı kurgusal. Zihnimden geçenleri özgürce yansıtabilmem için bilinen şeylerin sınırlamaları dışına taşmam gerekliydi.


S: Tim, bu rahatsızlığa yakalanmasa kendini işine gömmeye ve ailesinden böylelikle giderek uzaklaşmaya yazgılı mıydı peki?

Zamanımızın çoğunu kafamızı dağıtarak ve aylaklıkla geçiriyoruz. Kendini, faniliğini, başkalarının varlığını duyumsayarak yaşamak varoluşun en zorlu safhası. Tim kaçınmanın doruk noktasında. Şuurunu işine gömülerek kapatıyor. Ama rahatsızlığı nüksettiğinde, kafasını dağıtan şeylere sığınma lüksünü de yitiriyor.

Bunun, bir uyanış olduğu da söylenebilir.


Hiçbir şeyin hayat kadar şaşırtıcı olamayacağına dair alıntıyı bu blogda defalarca kullanmıştık, değil mi? Yazı hariç, elbette. Yazı hariç.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder