Belli bir gerekçe olmadan, öylesine uzaklaşılan bir yere yine öylesine yeniden uğrarmış gibi... Baharın ilk günü madem, yeni bir başlangıç olsun bu. Bu blog, yazarının sesi olarak on yıldır burada, ilkin öznel bir dışavurum platformu olarak kurgulansa da, sonra kitap hazırlıkları sırasında aklımızdan geçirip de resmi kanallarda söylemediklerimizi aktarma alanına ve genel olarak kitap, sanat, yaşam çerçevesinden dünyaya bakmaya çalışan bir mecraya dönüştü. İlk başta düzensizdi, sonra haftada üç gün, ardından, uzun yıllar boyunca haftada beş gün güncellendi ve böyle devam etti. Aralar da oldu tabii, uzun ya da kısa sessizlikler, kasıtlı molalar veya beklenmedik suskunluklar... Ne yalan söyleyeyim, içimden konuşmak gelmezken yazmak da zordu çoğu zaman, yalandan yazacağıma hiç yazmayayım dedim, bazen de rutini terk etmenin verdiği paslanmışlıkla başına geçemedim. Ben başlarken blog'lar mühimdi, sonra sonra Twitter gibi, Instagram gibi mikro-blogging alanları öne çıktı, blog ortamları biraz da bundan öksüz kaldı. Şimdi, ışığı bıçak gibi keskin bu bahar gününde, uzun zamandır ayak basmadığım bir bahçeye çıkarmış gibi bir ruh hali içindeyim.
Buradayım, uğramak isteyen olursa beklerim.
Gelsin bahar!
(Görselde Levent Çarşı, en oturaklı sakini ve laleleriyle birlikte, bu sabah.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder