17 Ağustos 2011 Çarşamba

Karışık!

Amerikalı genç yazar John Brandon'ın Sığınak adlı romanı, Merve Sevtap Ilgın çevirisiyle raflarda; geçen hafta duyurmuştuk. John Brandon, Dave Eggers önderliğindeki McSweeney's tayfasından özgün bir kalem; romanı övgülerle karşılayan New York Times Book Review, Brandon'ın Deniz Johnson, Tom Drury, Joy Williams gib yazarların yanında yer aldığını ve dünyanın kendisinin çoğu kurmacadan daha sarsıcı olabileceği duygusunu okura ilettiğini belirtmiş. Brandon'ın karakterleri, Florida kırsalında kendi hayatlarının dar alanlarına sıkışıp kalmış, hüzünlü ve "kötülüğe" eğilimli figürler. Tırnak içinde belirttiğim "kötülük," burada karmaşık bir dünyanın algoritması üzerinden değerlendirildiğinde o kadar da "kötü" görünmüyor - siyahlar ve beyazların yoksunluğunda grilerin çokluğu yargıları ve normları bulanıklaştırıyor. "Kötülüğü" sıradanlaştırmak değil, sıradanın kötülüğünü ortaya koymak maharet istiyor gerçekten ve Brandon, bizce bunu başarıyor. (Parantez açmak farz; Brandon ile benzemeseler de bu noktada bir diğer "kötülük" üstadını, Patricia Highsmith'i anmak gerekir; Highsmith, gelmiş geçmiş en acımasız katillerden Ripley'i öyle bir kurgular ki ondan ürkmekle birlikte suçları açığa çıkacak diye korkar ve romanları sanki söz konusu sizin işlediğiniz suçlarmış gibi diken üzerinde okur hale gelirsiniz - en azından benim üzerimdeki etkisi böyledir, şimdilerde bir Facebook ilişki statüsü ile de özetlenebilecek bir durum aslında, statünün Türkçesi değil de İngilizce meali daha doğrudan giriyor kast ettiğim damara: It's complicated. Yani: durum karışık.)
GQ dergisi, Brandon ile yaptığı söyleşide karakterlerinin okur nezdinde nasıl görüneceğine dair endişeleri olup olmadığını sormuş, işte yazarın cevabı:
Evet, Toby pek de dengeli bir karakter sayılmaz, değil mi? Umarım okudukça onu daha çok seversiniz ancak dürüst olmak gerekirse, yazarken okurumu pek de düşündüğümü söyleyemem. Belki de okur beklentim çok büyük olmadığı içindir.(...) Ama ben yazarken onun tarafını tutuyordum, önemli olan bu. (...) Kurguladığınız karakterin canice yanları olduğunun farkındasınız tabii ki, ama o, sizin için tıpkı bütün diğerleri gibi sorunlar barındıran bir figür oluyor. Eninde sonunda, Salinger'ın dediğine geliyoruz sanırım: Okumak istediğiniz kitabı yazarsınız.
Brandon'ın sözlerini yine Faulkner'in Paris Review söyleşisinden bir bölümle tamlayarak bitirelim:
İnsanlar yalnızca yaşam içinde var olduklarından tüm zamanlarını hayatta olma durumlarına adamak zorundalar. Hayat devinimdir ve devinim, insanı harekete geçiren şeylerle ilgilenir - hırs, iktidar ve zevkle. Ahlaka adanacak zaman, insanın ait olduğu devinimden eksilmek zorundadır.
Harekete devam.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder